RAFİZİLİK
Rafızilik mezhebi, Ebubekir ile Ömer?in,

halifeliklerini kabul etmeyen Şiilik koludur.
Rafızilik, VII. yy. ortalarında,

Yahudi asıllı İbni Sebe tarafından kurulan,

Halife Ali ve evlâdına aşırı ölçüde bağlanan,

Sünni mezhebinin bütün görüşlerine,

karşı çıkan bir inançtır.

Genellikle Şii mezhebinin,

fırkalarından biri sayılır.

****
Hz. Muhammed?in ölümünden sonra,

ortaya çıkan halifelik meselesi,

Müslümanlar arasında,

birtakım anlaşmazlıkların doğmasına yol açtı.

Bazısı Ali?nin halife olması gerektiğini,

Hz. Muhammed?in sağlığında,

onu kendisine halife olarak seçtiğini ileri sürdü.

****

Müslümanların çoğu,

özellikle Ebubekir?i tutanlar,

bu görüşe karşı çıktıkları için,

Ali halife olamadı.

Halifelik makamına sırayla,

Ebubekir, Ömer ve Osman geçti.

Ali, ancak onların ölümünden sonra halife olabildi.

Bu yüzden, anlaşmazlık büyüdü.

****
Ali?yi tutanlar Ebubekir, Ömer, Osman

ve Muaviye?ye karşı direnişe geçtiler.

Halifelik konusundaki anlaşmazlığı,

din anlayışına bağlayan İbni Sebe,

sonradan Rafızilik diye anılan,

görüşlerini üç noktada topladı:

1-Hz. Muhammed bir peygamber olduğuna göre ölmemiştir.

O da İsa peygamber gibi,

günün birinde tekrar yeryüzüne gelecektir.

Buna inanmayanlar, Kur?an?ın gerçek anlamını kavrayamayanlardır.
Kur?an?ın biri zahiri (görünüşte),

biri de batıni (içrek) olmak üzere,

iki anlamı vardır.

Onun görünüşteki anlamına bağlananlar,

özünü bilmedikleri için,

bu gerçeği anlayamamışlardır.

Ebubekir, Ömer, Osman

ve Muaviye Ali?nin hakkını yediler.

Hz. Muhammed?in yolundan ayrıldılar.

Ali ölmedi,

tekrar dünyaya dönecek,

insanlara adalet dağıtacak,

Allah?ın yolunu gösterecektir;

2. her peygamberin bir vasisi vardır.

Hz. Muhammed?in vasisi de Ebu Talib?in oğlu Ali?dir.
Hz. Muhammed?den sonra,

Müslümanların başına geçmek,

onları yönetmek görevi Ali?nindir.

İmamlık hakkını Ali?nin elinden alanlar,

İslam dinine göre büyük zalimlerdir.

Ali?nin hakkını ilk defa inkâr eden Ebubekir,

sonra sıra ile Ömer, Osman ve Muaviye?dir;

3. Allah, Ali ve evlâdında görünüş alanına çıktı.

Onların özünde Allah?ın bir cüz?ü saklıdır (hulul).

Bu yüzden Ali,

belli bir anlamda Allah?dır.

Allah, Ali?nin kişiliğinde göründü,

onun dilinden konuştu,

öyleyse Ali?ye inanmak Allah?a iman etmek;

Allah?a inanmak Ali?ye iman etmektir.
****
İbni Sebe?nin bu düşünceleri,

kısa bir süre içinde geniş bir çevreye yayıldı,

özellikle İranlılar tarafından kolaylıkla benimsendi.

Bu inanca bağlananların kimi,

Ali?yi bir ilâh,

kimi de Nebiyyi nâtık

(konuşan peygamber, yeniden ortaya çıkan bir resul)

olarak kabul ettiler.

Her iki görüşe göre,

Ali?ye itaat etmek bir din borcudur,

bir tanrısal buyruktur.

Ali?ye inanmayan,

onun izinden yürümeyen Müslüman değildir,

din açısından suçludur.

****

Rafıziliğe göre Kur?an,

görünüş bakımından bir kabuktur;

gerçek, bu kabuğun içinde gizlidir.

Namaz, zekât gibi din görevlerinin amacı,

Hz. Muhammed ile Ali?yi sevmektir.

Hz. Muhammed ile Ali?yi candan sevenler,

namaz kılmış, zekât vermiş sayılır.

****
Sünni mezhebine aşırı ölçüde bağlı kalan,

bazı İslam bilginleri,

Rafıziliğin İslam birliğini parçalamak için,

ortaya atılan siyasi bir görüş olduğunu ileri sürerler

fakat Rafızilik, daha çok, eski İran dini inançlarının,

İslam dini ilkeleriyle kaynaştırılması sonucu doğdu.

Bu yüzden, İslamlığa karşı siyasi değil,

dini bir direniş, karşı çıkış niteliğindedir.