Planlamama göre bu hafta sıra
İslam?ın ilk dönemleri ile ilgili bilgiler vermeye gelmişti.
Ancak, Boluca köşesinde belirttiğim nedenlerle
Sayın Yaşar Nuri Öztürk?ün ?1993 de Bolu da yapmış olduğu bir konuşma?ya öncelik verme ihtiyacı duydum.
O konuşmanın aktarımı tamamlanınca
?İslam tarihi ile ilgili tarihi bilgiler vermeye ve analiz yapmaya?
devam edeceğim.
Şimdi o konuşmayı dikkatinize sunuyorum.
(Konuşma uzun olduğundan,gelecek sayılarda da devam edecektir.)
Saygılarımla
İSLAM ve İNSAN
İslam ve İnsan dediğimizde aklımıza ilk gelecek nokta şudur:
İslam ile insan bir çizgide birbiri üstüne çakışan iki temel kavramdır.
Kur´an-ı Kerim insanın varlık yapısı ile İslam?ın yapısını aynı kelime ile ifade ediyor:
Fıtrat.
Fıtrat, insanın varlık yapısı ve dinin bağlı olduğu prensipler demektir.
Kur´an-ı Kerim bu kelimeyi kullanarak, bir din tanımı veriyor.
İnsanın yapısal özelliklerini ifade eden bu kelime, dinin omurga kavramı olarak da Kur´an-ı Kerim´de gündeme getiriliyor ve deniliyor ki:
"Yüzünü, Allah´ın insanı üzerinde yarattığı fıtrata dön!" (Rum,30).
Adeta felsefi tanımdır ve İslam düşünce ekollerinin hepsinde
din tanımı bu ayete dayandırılmıştır,
"Yüzünü o dine dön ki, Allah insanların varlık yapısını onun üzerine oturtmuştur ," diyor.
Yani İslam´ı, hiçbir çarpıtmaya ve yozlaşmaya müsaade etmeden gündeme getirdiğiniz zaman mükemmel insan ortaya gelir ve fıtratı dejenerasyona uğramamış insanı gündeme getirdiğiniz zaman da karşınıza İslam çıkar,
İslamiyet, insanların doğuştan bu güzellik ve temizlik ile Dünya´ya geldiklerini söylüyor.
İnsan sonradan bozuluyor.
Nasıl bozuluyor?
Ya İslam´ı dejenere ediyor, yahut kendisini dejenere ediyor.
?İnsan, Allah´ın elinden çıktığı şekliyle, tertemiz ve güzeldir?.
?İslam da Allah´ın elinden çıktığı şekliyle tertemiz ve güzeldir?.
Günümüzde, bu iki temiz varlık üzerindeki değişik hesaplar yüzünden bozulmalar ve yozlaşmalar vücuda gelmiştir.
İnsanla İslamiyet?in, ?birbiriyle boğazlaşır, didişir gibi olmasının? arkasında bu var.
Ne İslam insanla didişir, ne de insan İslam?la didişir.
Ama onları, yapılarındaki güzelliklere dokunmadan ortaya getirmeniz lazım,
Eskiden Dünyanın her tarafında, kılıçla İslam üzerinde icra edilen faaliyetler,
*-politik,
*-stratejik,
*-bilimsel - akademik oyunlar
ile icra ediliyor.
Ve İslamiyet, kendi yapısının dışına çekilerek yozlaştırılıyor.
Bunun hemen ardından, ?insanlığa şu sloganlar lanse ediliyor?:
*-İslamiyet insanla bağdaşmaz.
*-Zamanımızla bağdaşmaz.
*-İnsanı boğar.
*-İnsanı yokuşa sürer.
*-İnsanın hayatını cehenneme çevirir.?
Bunun neresine itibar edeceksiniz?
Son elli yılda, tüm Dünya?da, İslam?a hızlı bir yöneliş var.
Bu yönelişin bir yerden kırılması lazımdı.
Nasıl kıracaklardı?
?Muhammet bir bedevidir. Kur´an bir çöl kitabıdır? demekle
bir yere varamayacaklarını anladılar.
Yapılması gereken şu idi: (Strateji böyle belirlenmiştir ve yürüyor)
?İslam´ı, çağın insanının gözünde,
özellikle 21. yüzyıla hazırlanan insanın gözünde, çekilmez bir karanlık ve dert gibi tanıtacaksınız.?
Dünya?nın birçok yerinde, bu stratejiyi haklı gösterecek oyunlar sergilendi.
İran´dan Körfez hadiselerine, Afganistan olaylarına kadar.
Bugün Somali´de ve şurada, buradaki fenomenlerin arkasında
bu stratejinin payı çok büyüktür.
Bunu bizim insanımızın bilmesi lazım.
Şu söylenmek isteniyor:
İslam´a uzak durun.
*-Adeta kobra yılanı gibi sizi ısırır.
*-Ve hayatınızı perişan eder.
Ama:
Bunu haklı göstermek için, biraz daha ileri gitmeleri,
İslam ülkelerinde, bu iddiayı güçlendirecek yozlaştırmaları
beslemeleri lazım.
Bakıyorsunuz:
Dünyanın her yerinde, İslam´ı aşağıya çeken,
(Peygamberimizin kullandığı tabiri kullanırsak)
?İslam´ı taassupla karartan (halkımız "YOBAZLIK" diyor)?
bir tırmanış var.
İslam´ı, güzelliklerinin ötesine çekip,
?anlaşılmaz bir kargaşa haline getiren? odaklar sürekli besleniyor.
Ve bunlar, maalesef Müslüman kitlelerin karşısına
dini ve dindarlığı savunan unsurlar halinde çıkarılıyor.
Sonuç, insanların İslam´la hayatın bağdaşmayacağı şeklinde bir kanaate ulaştırmalarıdır.
Bu, TÜRKİYE?DE de böyledir, bu Suudi Arabistan´da da böyledir. Pakistan´da da böyledir.
Müslüman olmayan ülkelerde de.
İslam´a geçişleri kırmak için böyledir.
Fransa´da böyledir, Amerika´da da böyledir.
Esas tezgâhın merkez üssü orasıdır.
Binaenaleyh, bizim bu din meselesinde çok hayati bir kararı alma zamanımız gelmiştir.
60 milyonluk bir kitle, 2000 yıllık bir tarihi olan kitle, İslam´a 1000 yıl hizmet etmiş bir kitle ve insanlığın kendisinden çok şeyler beklediği bir kitle olarak, tarihi bir misyonun, tarihi bir kararın sıcaklığını bütün benliğimizle hissetmemiz gerekiyor.
O da şudur:
Bu dinin gerçeği ile
bu dine fatura edilen karanlıkların ve çarpıklıkların
birbirinden ayrılması lazım.
En hayati mesele budur.
Ve bir numaralı ibadet budur.
Cenabı-ı Hakkın insandan beklediği, bugün budur.
Çünkü Allah´ın dini, Allah´ın kullarını o dinden uzaklaştırmanın köprüsü gibi kullanılıyor.
Ne zorlu iştir, ne çetin iştir;
Dini aslına döndürmek...
Ama ne şerefli iştir.
Zordur ama içinden çıkılmaz değildir.
Bizim bütün sıkıntıları aşmada elimizden tutacak ve bizi sonuca götürecek bir imkânımız vardır:
Peygamberimizin, "Allah´ın gökten yere uzanmış ipi diye tanıttığı Kur´an-ı Kerim.?
Hiçbir dinin böyle bir bahtiyarlığı yok.
Tarih içinde hiçbir dinin, kelimesine bile dokunulmamış ilahi kelam niteliği taşıyan, bir kaynağı yok.
Bu yalnız İslam´ın bahtiyarlığıdır.
Gayet açık.
Matematik bir realite olarak,
Müslüman dünyanın sıkıntıları,
?Allah´ın ipine yapışmakla? kendiliğinden halledilecektir.
Şimdiki oyun, Müslüman kitleyi bu ipe yapışmaktan alıkoymak üzerine bina edilmiş.
Oyun bu...
Bu oyunu bertaraf ettiği zaman,
Müslüman Dünya?nın bütün sıkıntıları biter.
Her devirde öyle olmuştur.
Her devir öyle bitmiştir.
Elle tutulur bir realite olarak? insan unsuru geliyor karşımıza.
Bu şuuru, bu bilgiyi, bu kararlılığı gösterecek insan lazım.
İslam dünyasının en büyük sıkıntısı İNSAN sıkıntısıdır.
Maalesef insan unsuru İslam dünyasında beklenen noktada değil....
Doç. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK
****
Not-:Bu konuşmanın devamı haftaya.
(Bütün kısımları kesip saklarsanız,
bir başucu kitapçığı edinebilirsiniz.)