Tasavvufi anlamda:

Dünya bir okuldur.

Doğum anında bu okula kayıt olunur.

Anaokul, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite gibi muhtelif kademeleri vardır.

****

Yaşam üç evreye ayrılır.

?Bebeklik Evresi

?Çocukluk Evresi

a- Akıl Baliğ Öncesi

b-Akıl Baliğ Sonrası

- Ergenlik Evresi

****

İslam teolojisine göre:

Doğan bebek melek tabiatlı, yani tertemizdir.

(Hıristiyan teolojisine göre ise, bebek kutsal su ile yıkanıp, papaz tarafından vaftiz edilince temizlenir)

Tanrı onu ?akıl tacı? ile taçlandırır.

?Akıl tacı?nın? dağıtımı eşitlik esasına göre değildir.

Tanrı kimine az, kimine çok akıl nasip eder.

Bebek ?Kendisine nasip (az veya çok) edilen?, aklı ile öğrenmeye başlar.

?Akılda iki bölüme ayrılır.

a- Rahmani

b- Şeytani

Rahmani akıl:

*-İyiye, güzele, fedakarlık, hoşgörü ve sevgiye yönelir.

*-Bilgi ile beslenir, düşünce ile gelişir.

*-İnsanı geliştirip, olgunlaştırır.

Şeytani akıl ise, nefisi düşünür, doyumsuzdur?.

Öğrenim, yaşam boyu sürer.

*-Kimi aklın rahmani yolunu takip eder,

*-Kimi şeytani,

*-Kimi de her ikisini.

Ana konu, ?İnsan olmayı öğrenmektir?.

****

Kimi çile çekerek öğrenip marifet sahibi olur.

Kimi de, ?Haşa huzurdan? eşek.]

****

Kur?ana göre, insan:

*-Eşref-i mahlukattır (mahlukların en şereflisi).

*- Allah tarafından, akıl taç?ı ile taçlandırılmıştır.

*-Tanrının, yeryüzündeki halifesi, yani vekilidir.

*-İrade-i cüziye (kısmi irade)ile donatılmıştır.

*-Dolayısı ile seçme özgürlüğü ve iradesine sahiptir.

****

Kur?anın bu tanımına göre;

Allahın yeryüzündeki vekili olan insan:

Cüz-i iradesini kullanarak;

Okumak,

anlamak,

düşünmek,

(insani ölçülerde) üretmek ve yaratmakla mükelleftir.

Bunun için, elinde ilahi bir kuvvet vardır.

Akıl!

****

Akıl ile insan:

Okuyup, anlayarak öğrenir.

Bilgi sahibi olur.

Bilgi düşünmeyi tetikler.

Düşünen araştırır, tahkik eder.

****

Bu, mükemmele ulaşmanın;

kemale ermenin,

insan-ı kamil olmanın, yoludur.

****

Hakikate de bu yol aşılarak ulaşılır.

Çileli bir yoldur bu.

Her insan bu çileye katlanamaz.

****

Gelelim ?tarikata?.

Tasavvufa dayanır.

Tarik kökünden türemedir.

Tarik, yol demektir.

Tarikat:

Tanrı´ya ulaşmak için;

muhtelif yöntemler benimseyen yollardan,

her birine verilen addır.

****

[Bu yollarda, akıl ışığında kazanılan bilgiler;

ilahi aşk ateşine oturtulmuş, gönül güvecinde;

tefekkür kepçesi ile karıştırıla, karıştırıla;

çile çekerek ağır ağır pişip demlenir.]

Bu yola girmek,

Girilebilirse de, ilerlemek çok zordur.

Aşık Veysel?in:

Uzun ince bir yoldayım.

Gidiyorum gündüz gece.

Bilmiyorum ne haldeyim.

Gidiyorum gündüz gece.

dediği gibi.

Daha doğrusu:

İslam Rönesanssının yaşandığı;

İlim, irfan döneminde çok zor idi.

Mürşitler gerçek mürşit( Hz Mevlana gibi)

Müritler ise gerçek müritti.

( Taptuk Emre?nin müridi Yunus Erme gibi)

****

Sonra:

Sahte mürşitler, körpe akıllara ambargo koydular.

Düşünmeyi de yasakladılar.

Düşünemeyen, akıl gelişemedi.

Nefisleri de eğitmediler.

*-Zincir takıp bağladılar.

*-Nefisler bağlı, ama azgın kaldı.

****

*-Sap ile saman birbirine karıştı.

*-Pire berber oldu, deve tellal.

*-İlim, bilgi buharlaştı.

****

Hak aşıklarının yerini;

Şeytan (para) aşıkları aldı.

?Rab bana,

hep bana?

Dile pelesenk edildi.

****

Sonunda, dini ticaret meta haline getirdiler.

Yunus Emre gibi:

Cennet, cennet dedikleri

Birkaç köşkle birkaç huri

İsteyene vergil anı

Bana seni gerek seni

diyen hak aşıkları yok oldu.

Onların yerini;

Allah?ı, ?Cennetten arsa kapmak için?

sever gibi yapan akıl fukaraları aldı.

****

Arsa talibi akılsızlar çoğaldı da çoğaldı.

Her biri değişik değişik komisyonculara müşteri oldu.

Fiyatlar devamlı arttı.

Böylece:

Sahte tarikatlar doğmuş oldu.