14/11/2002 de İzzet Baysal Vakfı, A.İ.B.Ü Rektörlüğüne Tıp Fakültesi binasını teslim etti.
Teslim töreni, duygu doluydu.
Sayın Ahmet Baysal, konuşmasında (haklı olarak) gözyaşlarını tutamadı.
Tıp Fakültesi,rahmetlinin İDEAL’lerinden biriydi.
Bu fakültenin açılışını, sağlığında görmek istiyordu.
Ne var ki, (o devirde, Bolu’yu temsil eden, milletvekillerinden, bütçe-plan komisyonu üyesi) Düzce’li Necmi Hoşver, Tıp Fakültesini, Düzce’ye kaydırttı.
Rahmetli İzzet Baysal, sukut-u hayale uğradı,
Onunla birlikte, tüm Bolu üzüldü.
Ne fayda !!!
Olan olmuş, torba dolmuştu.
Politika idi bunun adı........
Mühür kimde ise, Süleyman oydu.
Mühür basılmış, iş bitirilmişti.
Yapacak bir şey yoktu.
“Hak yolundaki rahmetli” durumu “Hak’ka” havale etti.
Küsmedi.
Darılmadı.
“Yola devam” dedi.
Kararlı bir insandı.
Onu, kimse inandığı yoldan döndüremezdi.
Tıp Fakültesi, mutlaka Bolu’ya yapılacaktı.
Bu, onun olmazsa olmazı idi.
Hem de:
(Arzusunun gecikmesine) sebep olanlara inat ;
Bu Fakülte,
“İnsanın, gözünden kıskanacağı” mimari güzellikte,
“Donanımıyla mükemmel” EMSALSİZ bir eser olmalıydı.
Rahmetlinin vefatı,” onun kararının “uygulamaya geçmesini engellemedi.
Burs vererek, mimar olmasını sağladığı,
Genç mimar Uğur Tunçok, inşaat işini yüklendi
Sanki, doğuştan Ahi ahlakı ile yoğrulmuş gibi davrandı.
Allah rızası standardına göre çalışıp üretti.
Ortaya herkesin imrendiği, bir eser çıktı.
Eser, Uğur’un rahmetli İzzet amcasına duyduğu minnetin ifadesi idi.
Hiç kimse şaşırmasın.
Rahmetli İzzet Baysal, kızı Esin Avunduk hanımefendi, yeğeni Ahmet Baysal beyefendi ve nihayet Uğur Tunçok, “zamanında” yaren ve ahi yetiştiren Bolu’nun çocuklarıdır.
“Bir zamanlar Bolu’da” bol bol yetişmişti yaren ve ahiler.
Halk, yarenlik ve ahilik ahlakı ile ahlaklanmış,
Güzelleşmiş, dinginleşmişdi.
Ben’cilikten iğrenmiş, biz demeyi, baştacı etmişlerdi.
Onlara göre ;
- Veren el, alan elden üstündü,
- Almaya değil vermeye çalışırlardı,
- Vererek mutlu olurlardı,
- Kendileri için değil,toplum için yaşarlardı.
Ne oldu ise oldu !!!
Bir dönem geldi.
Bolu’nun yaren ve ahi yetiştiren manevi iklimi değişti.
Yaren ve ahi yetişmez oldu.
Nesli, kayboldu sanıldı.
Çıkarcılık, bencillik öne çıktı.
O kurak iklimde, esen bir yel, mangalda küllenmiş gibi duran, yarenlik ve ahilik ateşini tutuşturdu. (Rahmetli İzzet Baysal’ın yüreği ateş aldı.)
Bu ateş başladı, kıvılcım saçmaya.
Değdiği yürekleri tutuşturdu.
Yeniden ısınmaya başladı Bolu iklimi.
Sayın Ahmet Yamaner ve arkadaşlarının da yüreğinde, tutuştu yarenlik ateşi.
Bu ateş ortaya çıkardı,”Pırıl pırıl Büyük Camiiyi”
Ardından, sardı onları,”Taşhanı onarma sevdası”
Eminim, bu kıvılcımlar tutuşturacaktır, “Arasta içi esnafının” yürek mangalını.
Onlar da yeniden düzenleyip, pırıl pırıl yapacaklardır, ARASTA içini.
Yarenlik ve ahilik ahlakı, yön verecektir onlara.
Hizmetin, büyüğü küçüğü olmaz.
Bizde “karınca kararınca” diye bir özdeyiş vardır.
Ben, demeyi bırakıp, biz demeye başladı mı :
Yarenliği kuşanan herkes, başlar toplum için düşünmeye,üretmeye...
Yeni Tıp Fakültesi, bir fırsat Bolu için,
Şöyleydi, böyleydi demeden,
Değerli tıp akademisyenleri, bu Tıp Fakültesini, parlayan bir yıldız yapmalı,
En kalite tıp eğitimi ve sağlık hizmetini üretmeliler.
Bolu Yarenleri olarak, hepimiz ;
- Bolu’nun, “Batı Karadeniz Bölgesi sağlık merkezi” olmasına gayret etmeliyiz.
- Diğer sağlık kuruluşları da, “Kuşanıp yarenlik ve ahilik ahlakını” ha gayret demeli.
Muhteşem bir sağlık hizmeti yarışı başlatmalılar.
“Hizmette yarışınız” ilahi buyruğuna uyup,
Yaren ve Ahi ahlakını benimseyip,
Bolu’yu yeniden :
Yaren ve ahilerin, hizmette yarıştığı “bir yeryüzü cenneti” yapabiliriz.
Esasen, “tabii güzellikleri ile herkesin cennete benzettiği” Bolu ;
Yaren ve ahilerin oluşturduğu,
“Bir mutluluk,huzur ve hizmet cenneti” olmayı hak etmiyor mu?