Geçen hafta, bir ağabeyim vefat etti.

Defin töreninden sonra bir arkadaşım, mutadı olmayan bir biçimde,(muzipçe)nasılsın ?HOCAM? dedi.

Önce şaşırdım!

Bilâhare anladım, ?hocam? hitabının nedenini.

****

Daha önce; başka arkadaşlarla da, bazı ?imalı? sohbetlerimiz olmuştu.

Onları hatırladım:

[-Arkadaşım, sen sağcı mısın, solcu musun, tarikatçı mısın, kapitalist mi?

Kimi zaman; bu ?lâik? derken, bir başka zaman da bu tarikatçı mı acaba diyoruz.

Köşe yazılarından, neci olduğun anlaşılmıyor.

Bir öyle yazıyorsun bir böyle!

Bu nasıl iş?

Hakkında karar vermekte zorlanıyoruz.

Bir karar ver artık, ne olduğuna]

Mealinde konuşmalardı.

****

Kadim dostum, ince, ince ?ti'ye alıyordu beni.

[Senin ne haddine, Kuran suresi belirtmek, bu da yetmezmiş gibi, bir de kalkıp, surenin Türkçe mealini yazmak.

Bir hafta sonra da:

?Allah hepimize hak yolunda olmayı nasip etsin, amin? demek.

Olacak şey mi, der gibiydi.]

Gülümsedim!

(Aramızdaki kırk yılın hukuku , o ?ti? den alınmama izin vermedi)

Aslında arkadaşımın suçu da yoktu.

O, benim gençlik yıllarımı bilenlerdendi

****

Hayatımda, ?onun bilmediği? dönemler vardı..

Meraklıydım.

Okumayı, araştırmayı severdim.

(Abur-cubur neler okudum neler!)

Hah işte, aradığım bu?

Buldum dediğim de; elimde kalanın ?balon olduğunu? fark ettiğim çok oldu.

Yaşadığım hayal kırıklıkları beni caydırmadı.

Bilâkis merakım arttı.

[Cı'lı, cü'lü, , ist'li, şist'li doktrinlerin hemen hepsini merak edip okudum.

Tüm inançları:

Eski Mısır inaçlarını , Budizm'i, Maniheizm'i, Zerdüştiliği, Brahmanizm'i, Taoculuğu, Hanifliği, Museviliği, Hıristiyanlığı vs incelemeye çalıştım.}

Okudukça cahilliğimi fark ettim.

Fark ettikçe okumaya daha fazla sarıldım.

Bilmediğim o kadar çok şey vardı ki!

Öğrenme arzum tekneden taştı.

Okuduklarımın her birinde, ayrı ayrı güzellik vardı.

Ama çoğu kez birinin ak dediğine, öbürü kara diyordu.

Kimi zaman birine, kimi zaman da öbürüne hak veriyordum.

Kafam allak bullak oluyor, neyin peşine takılacağıma karar veremiyordum.

Ya şundadır ya bunda, helvacının kızında deyip rasgele bir seçim yapıyordum.

Ardından pişman olup yeni arayışlara giriyor;

bir yandan da okuyup araştırmaya devam ediyordum.

Okumak isteyip de okuyamadığım kitaplar arasında çok önemli biri vardı.

Kur'an!

?Kadife kese içinde duvar da hapis edilmiş gibi durur elimi süremezdim?.

Bilinç altıma bir korku yerleştirilmişti.

(Sanki; dokunursam çarpılacaktım)

Elime almaya korkuyordum.

(Ya çarpılırsam, ya hiçbir şey anlayamazsam gibi bilinç altı endişelerim vardı)

Bir yandan da merakım git gide artıyordu.

Sonunda merakım galip geldi.

Okumaya başladım.

Başlangıçta epeyce zorlandım.

(bir yandan da, ?onunla taban tabana zıt? kitaplar da okumaktaydım)

Zihnim, iyice ?çıfıt? çarşısına dönmüştü?

Sabırla okumaya devam ediyordum.

Nihayet bir gün karşıma Kamer Suresi çıktı.

O sure de birbirine çok benzeyen dört ayet(*)okudum.

-Kur'an'ın anlaşılması, düşünülmesi ve öğüt alınması için kolaylaştırıldığını ifade ediyordu.

Kuran'ın, ilk inen ayeti de:

-?Oku, Allah'ın adı ile oku? olduğuna göre!

(Okunması istenen: Kainatta var olan tüm bilgilerdi)

Rahatlamıştım.

Kur'an, tuttuğum yolun doğru olduğunu tasdik ediyordu..

Aradığımı bulmuştum.

Yolum netleşmişti.

Bu yolda(Kur'an'a göre) ilerlemek için:

1-Okumak, anlamak, düşünmek, sorgulamak, ibret almak,

2-Sonunda, o yolda her türlü çileyi kabullenip, cihat(**) yapmak, gerekiyordu.

Okumayın, anlayamazsınız, düşünüp ibret alamazsınız denmiyordu.

Etrafımı kaplayan sis dağılmaya başladı

[ Yiyip içip semiren, bir domuz olmaktansa,

Sokrat gibi, kör olmayı tercih ederim.]

Vecizesinin, değerini anladım.

[Kendini suçlayanlara karşı, (Mutlulukları için uğraştığı) Atinalılar önünde, Sokrates'in, yaptığı ?savunmayı?; okumayanlara, okumalarını öneririm]

****

Her çağda doğru yolu bulan, kapasitesi ölçüsünde insanlığın hizmetine sunanlar çıkmıştır.

Bunların çoğu çok zahmet çekmiş, ama vazgeçmemişlerdir.

İnsanlık,?bu kararlılık sayesinde? ilerlemektedir.

Herkes ?okuyup, anlamaya çalışıp?, düşünmek ve sorgulamak zorundadır.

İnsana, yasaklanmış bilgi alanı yoktur.

Tahkik edip, doğruyu aramak insanın görevidir.

Her insan, ulaşabildiği doğrulara göre değerlendirilir.

Kimi hiç, kimi az, kimi de çok nasip alır.

İnsanlar, ?kendilerine nasip olanları? dilediğince kullanmak yetkisindedir.

Kimi ?kendine nasip olanı, herkesle paylaşır?, kimi paylaşmaz.

Kendine (az veya çok) nasip olanı paylaşmak için, ?Hoca olmak? gerekmez.

Benim de yapmaya çalıştığım budur.

Hocalık haddim değildir.

Haddimi bilirim!

****

Muzipçe bir soru:

Köşe yazısında, ?dinden? söz edene ?Hoca? denirse,

Cami önünde, ?cemaatten para toplayana? ne denir?

****

(*)Sure: 54 Cüz:27

Ayetler:

17-Andolsun biz Kur'an'ı, öğüt alınsın diye kolaylaştırdık.

(Ondan) öğüt alan yok mu?

22-Andolsun biz Kur'an'ı, düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık.

Öğüt alan yok mu?

32-Andolsun biz Kur'an'ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık.

O halde düşünüp öğüt alan yok mu?

40-Andolsun biz Kur'an'ı, öğüt almak için kolaylaştırdık.

O halde düşünüp ibret alan yok mu?.

NOT:Bu ayetleri ilk okuduğumda;

(Allah affetsin) dördünün de, hemen hemen aynı olmasının manasını anlayamamış, baskı hatası sanmıştım.

Mucizeyi sonra fark ettim!

İnsanın ?idrak etmede? zorlandığını bilen Allah; anlamamız için (kafamıza kakarak) dört defa tekrarlıyor. ardından da;

Öğüt ve ibret alan yok mu, diye soruyordu!..

Hâlâ ?okumamaya, anlamamaya, düşünmemeye, öğüt ve ibret? almamaya, devam ediyoruz.

Allah, hepimizi affetsin .

AMİN.

(**)-Cihat: ?cehd? (gayret) kökünden gelir.

İnsanlığa,hizmet anlamında kullanılır.

( öldürme değil)