Dedikodu.

Baldan tatlıdır.

Merak, insanın doğasında vardır.

Ne olup bittiğini, başkalarının ne yaptığını, öğrenmek ister.

Başkalarının, özel hayatını irdelemekten, hınzırca zevk alır.

Onu ilgilendiren; başkalarının başarıları değildir.

Özellikle: “başarısızlıkları, hataları yanlışları, ayıpları” araştırır.

Araştırması da “doğruyu bulmak” için değildir.

Zevk aldığı, yanlışlardır.

En küçük bir yanlış, yakaladığı anda: hınzırca çekiştirir, keyiflenir. O küçük hatayı, şişirirde şişirir.

Zihninin labirentlerinde; türlü türlü şekle sokar.

Eğer, büker, istediği kalıba koyar.

Bu eyleme Boluca:

HABBEYİ GUBBE(1) yapmak denir.

Projektör gibidir; gözleri, kulakları. Arar, sorar, dinler.

Velhasılı Boluca: EVSÜGÜNÜ(2) ARAR İNSANIN

Buldu mu, affetmez. Hemen yayına başlar.

- Duydunuz mu, filan şeyne şeyne, feşmekan beyne beyneymiş.

Dinleyende, bana ne, demez. Çanak tutar dedikoduya.

- Essah mı?

- Vay anasını

- E.!!! Sonra...

- Cık cık cık...

- Vah vah vah...

- Hıh hıh hıh...

- Oh oh oh...

Dedikodu, bu minval üzere devam eder!!!

Haberi, bir başkasına ulaştırmakta acele eder.

Dedikoduyu iletmek, müthiş bir zevktir.

Bire beş katar.

Allar pullar.

Naklederken, istediği kalıba sokar.

İşin tuhafı kendide inanır.

Bunun içindir ki, Boluca:

- YOKAR ÇARŞIDA Bİ YALAN SIĞA,

- AŞA ÇARŞIDA KENDİ İNANU, denmiştir.

Oysa dedikodu ve zan “insanlığa düşman” virüslerin başında gelir.

İslam inancında, ZAN aşağılanmıştır.

Hucurat süresinin(3) 12 ayetinde:

[ Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. (4) Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.]

Bu “zan ile hareketin” ne kadar kötü olduğunun, ilahi sunumudur. “ Toplumsal şuur “ zannı red eder.

İlahi planda red edilen zan ve onun fonksiyonu dedikodu, maalesef asırlar boyu, yok edilememiştir.

Son zamanlarda, “zan ve dedikodu” insanlığın önemli illeti haline gelmiş, “veba salgını” gibi sarmıştır.

Hiç kimsenin, özel hayatı güvencede değildir.

Bir yerinden yakalamaya görsünler.

Başlarlar çiğnemeye.

Macır mucur...

Macır mucur...

Çiğnedikçe ağızlar köpürür.

Adeta, zevkin “hınzır tepe noktalarına” ulaşırlar.

Eskiden, bu kadar etkileyici değildi.

Lokal kalırdı.

Geniş topluluklara, kolay ulaşamazdı.

Şimdi öyle mi ya!!!

Dedikodu için “Allah Allah” diyen.

Dedikoduyu paraya çeviren!!!

Gazeteler, TV’ler var.

Dedikodu haberlerine, insanlar aç kurt gibi saldırır.

Basar parayı alır, “dedikodu ile ilgili” gazeteleri.

Keyifle izler, TV’lerdeki dedikodu programlarını.

Bunun adına, REYTİNG derler.

Başarının ölçüsüdür, reyting.

Medya, ne kadar dedikodu üretirse, o kadar değerlidir.

Dedikodudan para kazanır.

İzleyicisini, zevk tepelerine ulaştırmakta zorlanırsa; kendi dedikodu üretir.

Gizli kamera oyunları yapar, yalan haberler türetir.

Tek gaye reytingdir.

Bu hastalıktan, Bolu’nun sesi de kurtulamamıştır.

Maalesef; zaman zaman “insanların özel hayatlarına girer.” Dedikodu üretir.

Rencide eder, üzer.

Geçen hafta da; özel hayatın mahremiyetine girdi.

Eminim “o çirkin haber” pek çok kişiyi üzmüştür.

İnşallah, bu son olur ve bir daha, özel hayatları kurcalama gibi, bir yanlışlığa düşmez.

Hatayı fark edip, hatadan dönmek, özür dilemeyi bilmek de, (tekrar etmemek şartı ile) bir fazilettir.

1- Habbe : Tane (küçük bir şey)

Gubbe : Kubbe (büyük yarım küre)

2- Eksiğini

3- 49. süre

4- Zan iki kısımdır.

[- Hüsnüzan (güzel zan) ]

[- Su-i zan (kötü zan=dedikodu)]

Zan’nın kötülenen kısmı su-i zandır.