Geçen hafta yazdığım konu ile ilgili çok olumlu tepkiler aldım.
O nedenle, niyetim:
(Hain Türkler konusunu bu hafta da erteleyip),
Ona, devam etmek idi.
Ama olmadı!
Evdeki hesap, çarşıya uymadı.
Gelen iki mail, planımı alt üst etti.
****
O maillerin ilki:
Sevgili arkadaşım ?rahmetli Selim Kader?in kızı?
Berna Kader?e ait idi.
****
Dikkatle okudum.
Anlatılanlar ?acı içinde çırpınan? bir evladın çığlığıydı.
Rahmetlinin, rahatsızlanmasından, vefat etmesine kadar geçen, kısa sürede, yaşananları anlatıyordu.
Anlatılanlar okuyanın kalbini sıkıştıran;
traji-komik şeylerdi.
Yüreğim burkuldu.
****
Ama!!!
*-Hepsi doğru mu idi?
*-Yaşanan yoğun stresin verdiği yanılsamalar, var mı idi?
Karar verememiştim.
O nedenle, ?tüm boyutlarını incelemeden?;
o olaydan söz etmeyecek, köşeme taşımayacaktım.
****
Lakin!!!
Aradan iki gün geçmeden, ikinci maili aldım.
İşte o mail:
Merhaba
Ben Bolu esnaflarından (Erdoğan Ticaret) nalbur Ahmet Uğur?un kızıyım.
Ankara?da ikamet etmekteyim.
Bugün Bolu?dan bir arkadaşımdan bir mail aldım.
Mailin ekindeki dosyayı gözyaşlarına boğularak okudum.
Bunun üzerine, Bolu?nun Sesi?nde bununla ilgili bir yazı var mı diye (son 3 hafta da dahil) gazeteyi internetten okudum.
Ama ne yazık ki, hiçbir şey yoktu.
Sanırım, sizlerin ilgili olaydan haberiniz yok.
Lütfen, ekteki yazıyı bir şekilde gündeme getirin.
Bolu?ya hiç, ama hiç yakışmıyor, bu tip olaylar.
Şu an bu mail, yüzlerce kişiye, hızla yayılıyor.
Lütfen, Bolu?da yaşayan, internet kullanmayan vatandaşın da haberi olsun.
Selamlar,
Yeşim Uğur
Kalite Yönetimi Mühendisi
****
Bir şeyin şüyu?u vuku?undan beterdir derler.
!!!!!!!!
Fısıltı gazetesi yayına başlamış bile.
(Bak sen şu internet denen şeyin yaptığı işe.
Eğri, doğru, hiçbir şey?in gizli kalmasına imkan vermiyor.
Herşeyin ortaya dökülmesine vesile oluyor.)
Fena mı?
Değil.
****
O nedenle,
? incelemeden, kanaat sahibi olamadan?,
okurumun isteği doğrultusunda
konuyu, aktarmaya karar verdim.
****
[Kimileri, canım münferit bir olay, ne gereği var diyebilir.
Hayır, öyle değil.
Benzerleri hemen hergün yaşanıyor.
Buruk acılar, yüreklerde saklı kalıyor.
Haklı veya haksız suçlamalar, kulaktan kulağa yayılıyor.
Olan oluyor, biten bitiyor.
Devran dönüyor.
Değişen bir şey olmuyor.]
****
Hem de bu:
Özlemini duyduğum tepkinin bir örneği.
Hak aramanın, sorgulamanın ta kendisi.
_Fincancı katırlarını ürkütür müyüm?
_Zülf-ü yar?e dokunur muyum?
endişesine kapılmayan bir yaklaşım.
Aferin.
****
Hak aranmaz ise:
-Haklı, haksız ayırt edilemez.
-Hak arayan, sonuçta, haksız da çıkabilir.
Yanlış olan:
-Türlü, çeşitli endişelerle, suskun ve pısırık kalmaktır.
Doğruya ulaşmanın yolu:
Hak aramaktır.
Tüm problemler; armudun sapı, üzümün çöpü demeden;
açık, açık, dobra, dobra konuşulup tartışılmalıdır.
****
Bu yol kullanılırsa karanlıklardan aydınlığa, çıkılır.
Böyle ulaşılır, şeffaf, adil ve mutlu yarınlara.
****
Tüm bu nedenler ile:
Lütfen Berna Kader?in mailini gazetemizde okuyun.
( http://www.bolununsesi.com/kader.doc )
Okumamış olanlar, okumalı,
Özellikle de:
*_ Mezun olurken,Hipokrat yemini(1) eden, doktorlar,
*_Sağlık ile ilgili sair görevliler,
*_Başta sayın vali olmak üzere, ilin tüm yetkilileri,
*_Siyasetçiler,
*_Sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, okumalı.
Hem de mutlaka.
Ardından, çıkıp ortaya kamuoyu önünde tartışmalı.
****
Mailin sonuna doğru, Berna:
Uzun, uzun düşündüm.
Şikayetim, kimseye değil.
Bunu belirtmek isterim.
Yaradan verdi babacığımı, yine o aldı.
Vadesi dolmuş, gitmesi gerekiyormuş,
Bunu, biliyorum.
O halde, ben bunları niye yazıyorum?
Niye herkes okusun istiyorum?
Ben, işte herkes, ?şunları bilsin istiyorum:?
deyip, kendince yanlış olanları sıralamış.
****
Berna?nın tespitlerinin hepsi doğru mu, değil mi bilemem.
İlgililer çıkıp ortaya, tartışmalı,
pirinçten taş ayıklar gibi;
yanlışları, doğruları birbirinden ayırmalılar.
****
Yaparlar mı?
Yoksa:
*-Adam sendeee!!
*-?Burası Bolu, öyle de oluuu, böylede oluuu?
Derler mi?
Bilemeeeem!!!!!
Not-1:İşte Hipokrat yemini:
Hekim Apollon, Aesculapions, hygia panacea ve bütün Tanrı ve Tanrıçalar adına.
And içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim.
Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım.
Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim.
Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim.
Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi malumatı ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı içenlere öğreteceğim.
Bunlardan başka bir kimseye öğretmeyeceğim.
Gücüm yettiği kadar tedavimi hiçbir vakit kötülük için değil yardım için kullanacağım. Benden zehir isteyene onu vermeyeceğim gibi, böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmeyeceğim.
Bunun gibi bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim.
Fakat hayatımı, sanatımı tertemiz bir şekilde kullanacağım.
Bıçağımı mesanesinde taş olan muzdariplerde bile kullanmayacağım.
Bunun için yerimi ehline terk edeceğim.
Hangi eve girersem gireyim, hastaya yardım için gireceğim.
Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım.
İster hür, ister köle olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmakta mazarrattan sakınacağım.
Gerek sanatımın icrası sırasında, gerek sanatımın dışında insanlarla münasebette iken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım.