İlk yaratıldığında; “aklının bilgi deposu” boş olan insan, “cehalet karanlığında” yaratanını aramaya başlamıştı.

Önceleri; taş’a, toprağa, ateş’e, güneş’e, yönelmiş. Onlarda ULUHİYET(1) aramış, KUTSAL sanmıştı.

İlk defa Hz. İbrahim “düşünme ve sorgulama kabiliyetini” doğru kullanmayı başarmıştı.

Hz İbrahim kadar, “gelişmiş akla sahip olmayan insanlar;”ilahların peşinden ayrılmadı.

Kabe putlarla dolmuştu. Her kabilenin ilahları ve kutsal rahipler vardı.

İnsanın düşünmesine imkan vermediler.

Onların dediği en doğru idi.

Hz. İbrahimden sonrada, çileli asırlar devam etti.

“İbrahim’i dinler” diye tanımlanan “semavi dinler” insan’ın “İlahlaştırmaya uygun” tabiatını yok edemedi.

Hz. Musa da sihirli güçler vehmedilmiş; Hz. İsa’ya, Allah’ın oğlu sıfatı yüklenmişti.

Hz. İsa’dan altı asır sonra, Hz. Peygamber LA İLAH’E İLLALLAH (ilahlar yoktur, yalnız Allah vardır.) kavramını tebliğ edebilmişti.

Çilelerle (olgunlaşan) toplumsal şuur’a, Allah’ı (izni ile) idrak edebilme nasip olmuştu.

KAMER suresindeki dört ayette(2):

Biz bu kitab’ı “insanlar, okusun, anlasın, düşünsün diye”

Kolaylaştırdık, dendiği ve ardından: düşünüp, öğüt ve ibret alan var mı?” diye tenkit edildiği halde, İnsanların çoğu; okumamak,

düşünmemek ve anlamamakta ısrar etmiştir.

“Okumak, düşünmek, anlamak” zor, “körü körüne teslim olmak” kolaydır.

Kuran, “idraksiz teslimiyete” TAKLİDİ İMAN der.

Tavsiye ettiği TAHKİKİ İMANDIR.

Bu iman: okuma, düşünme ve anlama (idrak) esasına dayalıdır.

Kolay değildir.

Bu yolda:

-Allah’tan ve kelamından başka KUTSAL kabul edilmez.

-Ne kadar bilgili ve mübarek olursa olsun; “hiçbir varlığa” İlah denmez ve yaptıkları kutsal kabul edilmez.

Taklidi iman sahipleri, aklını kullanmaz ve düşünmezler.

Kendilerine İlahlar yaratır.

Hemen bir kutsal alan oluştururlar.

KUTSAL ALANDA, DÜŞÜNMEK YASAKTIR !!!

İzzet Baysal Vakfı MÜTEVELLİ ÜYESİ

Çocukluk arkadaşım

Sn. Yaşar Eyüpoğlu

Köşe yazısında; Benim için:

Niyetim sevgili kardeşimle polemiğe girmek değil. Toplumun duyarlı olduğu KUTSALLAŞTIRDIĞI KONULARDA orijinal fikirlerini açıklarken bir kez daha düşünmesini dilerim diyor.

EYVAH !!!

İzzet Baysal gibi cehalete düşman, pozitif aklın temsilcisi, Allah rızası için hizmet edip, manevi aleme intikal etmiş, muhterem insan’a ve vakıfına KUTSALLIK izafe ediliyor.

Olacak iş mi?

Neden?

Vakfın konuları etrafına KUTSALLIK DUVARI örülüyor.

Sn. Eyüpoğlu (yeni rektörün ilk basın toplantısında)

-Üniversite de İzzet Baysal’ı sevmeyenler var. Onların Bolu’da yaşamaya hakkı yoktur, diyebilmişti.

Bu bir AFOROZ eylemi değil midir?

Hoşgörü insanının, vakfına aforoz yakışır mı?

Aforoz ile sevgi sağlanabilir mi?

Marifet, nefreti, sevgiye çevirmektir.

Aforoz etmek değil...

Mütevelli üyeleri engizisyon yargıcı(3) mıdır?

Bir bardak suda fırtına koparttığım sanılmasın.

Tehlike büyüktür.

Büyük çığlar, küçük bir kar topu ile başlar.

Bir çok ilah, böyle yaratılmıştır.

Pek çok mekan, eşya ve insan’ın kutsallaştırılması böyle olmuştur.

Kuran İslam’ına inananlar; Allah ve kitabından başka kutsal tanımaz. Mütevelli üyelerinin böyle bir niyeti olmadığına, yürekten inanıyorum.

Eminim vakfın yetkilileri yanlış anlamaları önlemek için gerekli önlemleri alacaklardır.

Bolu’lularada:

-Bu vakıf GERÇEKTEN sizindir.

-Mirasınıza sahip çıkmakta tereddüt etmeyin.

-Düşünün, özgürce ifade edin.

-Fikirleriniz yanlış bile olsa, dinlenecek, susturulmayacaksınız, diyeceklerdir.

Böyle bir teşviğe : Boluluların ihtiyacı vardır.

1-Tanrılık

2-57. Sure 17-22-30-40 ayetler

3-Dönemlerinde engizisyon yargıçları Kutsal Hıristiyanlık dinini koruduklarını ifade ediyor, en doğru olanı biz biliriz, diyorlardı. Kendilerine karşı gelenleri, zındıklık, cadılık vs. ile suçluyor, kiminin derisini yüzüyor, kimini kazığa oturtuyorlardı. Dünya dönüyor diyen GALİLEyi, zındıklıkla suçlayıp, mahkum etmişlerdi. [KUTSAL ALANLAR’ın çok geniş olduğu, hür düşüncenin tamamen yasaklandığı bu döneme SKOLASTİK dönem denir.] Hıristiyan alemi için, kara leke olan bir dönemdir. O dönemde halk çok ızdırap çekmişti. Martın Luter, Calvın gibi pozitif akla değer verenler ortaya çıkınca, büyük mücadeleler sonunda, Avrupa’da RONESANS VE REFORM hareketleri başlayabilmişti

NOT 1 : Bu satırların yazarı İzzet Baysal vakfı ile gurur duyar.

- Beğenmemek.

- Eleştirmek.

- Mukayese etmek.

gibi niyetleri hiç olmamıştır.

Yüce Allah’ın kendisine de (İzzet Baysal’a nasip ettiği) yolu nasip etmesini diler.

NOT 2 : Sn. Eyüpoğlu : Bu fikirlerin “mutlak doğru olacağı” inancına mahkum olmak yanılgının ana kaynağıdır. İslam uygulamalarında bile bugüne kadar düşünemediğimiz değişiklikler oluyor, diyor. Böylece;

-“Yaptıklarımız en iyidir” düşüncesini red edip, değişimi alkışlıyor.

Fakat...

Değişimden yana beyan edilen (açıklama fırsatı verilmeyen) düşünceleri de, içine sindiremez.

Anla anlayabilirsen!!!