İş bankası Bolu şubesinin giriş kapısının hemen yanında duran, bir kitap vitrini vardır.

İş bankası kültür yayınları teşhir edilir.

Bankaya uğradığımda mutlaka göz atarım.

Dört gün önce mavi kapaklı bir kitap ilişti gözüme.

Vitrine iyice yaklaşıp baktım.

Adı: Japon Mucizesi ve Türkiye idi.

Yazarı: Mehmet Turgut

Geçen haftaki “Allah yardımcımız olsun” başlıklı yazımda;

“Dokuz sene önce yaptığım” bir konuşmayı köşeme taşımıştım.

O konuşmada kendime göre:

Ülkemizin daha iyiye ulaşabilmesi için gerekli olanları sıralıyor, Japonya’yı örnek gösteriyordum.

Bu nedenle kitap ilgimi çekti, satın aldım.

Arka kapakta yazarı ile ilgili bilgi veriliyordu.

Yazar Mehmet Turgut, benim kuşağın çok iyi tanıdığı değerli bir teknokrat siyaset adamı idi.

1961 de adalet partisi kurucusu ve genel bşk. yardımcısı olarak politikaya girmiş, 1964-1969 arası Enerji, Sanayi bakanlığı yapmıştı.

Politikayı bir menfaat edinme ve dağıtma vasıtası değil, hizmet aracı olarak görmüş. İlkesizliklere göz yummamıştı.

Koltuktan olmamak için, prensiplerini çiğnememiş, 1977 de siyaseti bırakmıştı.

Okuyan, araştıran, düşünen ve düşündüklerini ifade edebilen bir insandı.

Bilgeydi.

Üretgendi.

Yayımlanmış 19 kitabı, pek çok makalesi vardı.

Kitaplarından bazıları;

Kalkınma ve beş yıllık plan,

Dostluğa dair, Taşkent’e doğru,

Türkiye’nin geleceği, Çıkış yolu,

Siyasetten kesitler, döne döne düşünmek,

Türkiye gerçeği ve bask modeli, Gap’ın sahipleri, Doğu raporu, Başkanlık sistemi, Ordu ve demokrasi, Nisan 1999 seçimleri, Hatıra nevinden notlar.

Kitaplarının isimlerinden de anlaşılacağı gibi, hep ülkenin sosyal ve ekonomik meseleleri üzerinde kafa yormuş, düşünce üretmiş ve bunları yayımlamıştı. “Alemin derdi, benimi gerdi” dememiş, çilelere razı olmuş, “populizmin, ferdi çıkarcılığın moda olduğu günümüzde” toplumun meselelerini düşünmeyi, araştırmayı, kendine iş edinmişti.

Bankanın kapısının kenarında durup, arka kapakta ki notu okudum.

(...) Hiroşima’ya atılan atom bombasından bu yana, Japonların yapmış oldukları işler ve elde ettikleri neticeler de ancak mucize ile ifade edebilir. Bugün Japonya, ABD için tek rakip haline gelmiş bulunuyor. Bu suretle de Japonlar herkes tarafından beğenilir ve takdir edilir duruma gelmişlerdir: Japon insanı, büyük bir gayretle çalışmasına, araştırmasına ve sentezine devam etmektedir. 19. ve 20. Yüzyılların Batı medeniyetinin gücünden ve tesirinden, yaratıcı bir sentezle faydalanmayı, başarmıştır. İlim, teknoloji ve ekonomide belli bir seviyeye ulaşmasının yanı sıra, başka faktörlere de ihtiyacı bulunduğunu görmüş ve anlamıştır. Bu faktörlerin insanoğlunun manevi yanı olduğunu, bunun da ancak milli tarih, milli kültür, milli terbiye ve milli ruhla sağlanabileceğini ortaya koymuştur. (...)

Yazar ile ayrı görüşleri paylaştığımı gördüm.

Heyecanlandım.

Hemen ofisime dönüp kitabı okumaya başladım.

İki ön söz yazmış yazar, biri 1985 de, öbürü 2001 de

Birinci ön söz de;

Vatan ve devleti aileden, aileyi kendi şahsından üstün ve önde tutan ve bunlar için kendisini feda ettiği anda hakiki hayatın kapısını açacağına inanan Japonluk ruhu...

Otoriter, huzurlu ve sakin bir aile hayatı, müsamahayı esas alan ve günlük hayatın içinde bulunan bir din duygusu... Nezaket, iyi kalplilik, tabiat sevgisi ve hayranlığı, dürüstlük ve incelikle yoğrulmuş bir karakter...

Bütün bunlar, yüz elli veya iki yüz sene öncesinin, Müslüman-Türk dünyasının esas prensipleri, güzel ve yüksek hasletleri değil miydi?

Bizim bugün dahi milletimizin büyük çoğunluğunda mevcut olan Allah korkusu, devlete ve otoriteye itaat anlayışı, baba saygısı, anne sevgisi, ya şehit, ya gazi olma arzu ve imanı ve diğer manevi değerlerimize verilen önem, Japonlarınkiyle hemen hemen aynı değil mi?

Ne kadar doğru?

Ön sözün devamında;

Özetlersek, Batılılar sömürgeciliğe, sanayi devriminin, yani sanayileşmiş olmanın tabii bir sonucu olarak bakıyorlardı. Asya ve Afrika insanına yenilik, aydınlık, ışık ve medeniyet götürdüklerini ileri sürüyorlardı. Japonlar bu iddianın arkasındaki cinliği gören ilk

Doğulu insanlar olarak ortaya çıktılar.

Diyor ve ilave ediyordu.

Bizler ise, aşağılık duygusu içinde ve Batı’ya hayran olarak, her şeyi de Batılı kaynaklardan aldığımız için, onlar gibi düşünmeyi, onlar gibi hareket etmeyi ve onların inandıklarına inanmayı marifet sayıyorduk.

diyor.

Sevgili okurlar, Kitap 584 sayfa henüz bitiremedim.

Bitirsem de tamamını aynı lezzette size aktarabilmem, mümkün değil.

Lütfen, İş bankası Bolu şubesinden, bu kitabı alıp okuyun.

NOT: Millet vekili adayı arkadaşlar bu kitabı “ özellikle” sizler de okuyun. Bir kısmınız, 4 Kasım da bizi temsil edecek, vebal yüklenecek, ülke sorunları ile uğraşacaksınız.

İlham alacak, faydalanacak pek çok bilgi ve düşünce var.

Hadi kolay gele!!!