Bu hafta;
yazı formatımda bir değişiklik yaptım.
Sebebi;
? kitap tanıtımı için?
bana gönderilmiş,
çok güzel bir mesaj.
Etkilendim.
Sizlerle paylaşmak istedim.
****
Mesaj,?bir köşe yazısına?,
sığmayacak kadar uzun.
Kesmeye de kıyamadım.
Ayrıca iki köşe yazısı yazıp
?tüm sayfayı doldurarak?
sizleri sıkmakta istemedim.
O nedenle,
iki köşe yazısının sütunlarını birleştirdim.
Umarım, beğenirsiniz
****
İşte o mesaj:
[İnsanlık tarihinin, en güzel değerlerinden biri olan, Yûnus Emre hakkında bugüne kadar, pek çok şey yazılıp söylendi. Yaşadığı çağı olduğu kadar, bütün çağları etkileyen ilâhilerin sahibi; bütün bunalım felsefelerini gereksiz ve geçersiz kılan, bu hakîkat kaynağı olan zat kimdir? Bu güzel gönüllü ve erdemli insan, bu kemâlin şâhikalarında dolaşan garip Hak âşık?ı kimin nesidir? Bu sorunun cevabı, yine Yûnus?ta, Yûnus?un kendi şiirlerinde gizlidir. **** Yûnus Emre: O, bizim yedi yüz yıldan beri, gönlümüzün dili, dilimizin gönlü olmuş aşk ve irfân kaynağımızdır. Türklüğün insanlığa en güzel hediyelerinden birisi olan Yûnus, din adına, aşk ve irfân adına, dil ve estetik adına bize çok şeyler öğretti! Öğretmeye de devam ediyor. **** O bize neler öğretmedi ki! O, gönlümüze bir sabah güneşi gibi doğdu: [İşitin ey yarenler, aşk bir güneşe benzer] diyerek, bizi aşka davet etti; karanlık dünyamıza ışık oldu. Tıpkı: ?Dinle neyden? Buyuran, büyük gönül mimârı, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî gibi, O da, ?Aşk ilinin haberin desem işidir misin?? Veya ?İşitin ey yârenler? Diyerek, bir seher meltemi gibi içimize girdi, cân kulağımızı açıp, bilmediğimiz, görmediğimiz illerden haberler getirdi. Düşmüş idik, elimizden tuttu. Sevdi, sev dedi, sevdirdi. Aşkın adresini verdi. İki denizi birleştirenlerle, yüz yüze gelmemizi sağladı! Gönlümüzle tanıştırdı! Nefsimizle barıştırdı. Toprağa, karıncaya, insana, eşyaya, ulu nazarla bakmamız gerektiğini anlattı. **** O, bize dil öğretti! Yûnus bize, aşkı kendi dilimizle öğretti; O bizim mânâ dilimiz oldu! Annemizden öğrendiğimiz dile, mânâ elbisesi giydirdi. Çocukça konuştuğumuz, henüz emekleyen dilimiz ?ana dilimiz? oldu. Vahiy, onun kalemiyle, gökten yere Türkçe indi; O, Türkçenin Cibrîl?i oldu. Evde, sokakta, çarşıda, pazarda, konuşulan sözler, Onun kalemiyle göklere kanatlandı. ?Dil hikmetin yoludur!? diye bayrak açtı, önümüzden gitti. O bize sadece dil öğretmekle kalmadı, dinimizi de öğretti. **** Yûnus bize dini ve irfânı öğretti! O, bizim, taklitten kurtulup tahkike yönelmemizi; ilimden irfâna; sûretten mânâya geçmemizi sağladı . ?İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir!? diyerek, gerçek ilmin, nefsimizi bilmek olduğunu öğretti. Suyu kendi nefsimizin kuyusundan çıkaracağımızı, Leylâ?nın da, Şîrîn?in de, içimizde olduğunu bildirdi. Gönül testimizin el?an akan çeşmelerden, hemen şimdi doldurulması gerektiğini, dünün ve yarının olmadığını öğretti. Zamânı, âna getirmemizi öğütledi; ?dem, bu demdir? Diyerek, dudağımızı akan bir çeşmeye dayamamız, ladün pınarlarından, kana, kana yudumlamamız gerektiğini öğretti. O, bize dinimizin sevgi ve bilgi; nefsimizin de Hak ve hakîkat olduğunu öğretti! **** Yûnus bize Allah?ı öğretti! ?Aslım Hak`tır şek değil? Diyerek, varlığın özüyle tanıştırdı. Durduğu yerin ?Tûr?, gönlü tecellîye mazhar olmayanların, işinin zor olduğunu öğretti. Bu sonsuz tecellînin ?Hak? olduğunu; ?Hak`tan başka bir nesne olmadığını? söyleyerek, bizi ikilik med-cezrinden kurtardı. Yaradan?ı orada, burada değil, içimizde aramayı öğretti. Nereye dönersek Onun vechini göreceğimizi, burnumuzun değdiği havanın, aldığımız nefesin, hülasa varlığı bir derya gibi muhit olanın, O olduğunu öğretti. ?Sen ve ben? denen yerde ?Allah`ın olmadığını: ?Gir gönül?e bulasın Tûr/ Sen ben demek defterin dür? Diyerek, Cenâb-ı Hakk?ın, kâmillerin gönlünde tecellî ettiğini anlattı. Her davâdan geçen kişinin, Hak?tan yana uçacağını müjdeledi. ?Hak doludur iki cihân!? Diyerek, görünen ve görünmeyen her şeyin, Onun eseri olduğunu bildirdi. **** Yûnus bize âşık olmayı öğretti! Yûnus bize âşık olunca, mâşûk olunabileceğini öğretti. Dahası, âşık?ın ve mâşûkun ?aşk?tan ibâret olduğunu öğretti. Onun bize, ?İşitin ey yârenler? diye gönderdiği haberle kulağımız açıldı, gözümüz gördü! Dudaktan konuşanın, gözden görenin O olduğunu: ?Cân kulağıdır işiten, bu âşıklar hâlesini?, yahut: ?Dervîşin kulağı sak Hak?dan işitirse bak?, Diyen, Yûnus?tan öğrendik! **** Gittiğimiz yolu bilmiyorduk! Onun verdiği haberle, yol-yordam öğrendik! Onun verdiği adresle şaşırmadık! Bütün derdimiz var olmak içindi. ?Kimde varlık var ise gitmez gönül darlığı? diye ikaz etti, varlığımızdan soyunduk. Yola düştük, yokluğa uğradık. Vehim gitti, kendi gerçeği ortaya çıktı. Benliğimiz bize döndü; sûretimiz öze döndü. ?Ben bir âletim arada? sözüyle irkilip, vücûdu vâhide verdik. Onun verdiği ilhâmla sâzımız dile geldi. Diledi göre yüzün işite kendi sözün kavlince, kendinden kendine söz oldu konuştu; göz oldu görüştü. Benliğini bu varlık defterinden sildi, kendini bildi! Bildirdi! Nihâyet: ?İşitin ey yârenler? Diyerek, çok haberler verdi. Yûnus. ?Yûnus bir haber verir işitenler şâd olur Gence uğrasam diyen, izlesin eren izin? kavlince; bu söze kulak verip işitenler, erenler izini izledi, şâd oldu, hazineye kavuştu. Her biri, bir Yûnus oldu.] Nasıl buldunuz? Harika değil mi? Gelin ey yarenler, Yunus?un yolundan gidelim. ?Sevelim, sevilelim, Bu dünya kimseye kalmaz?? |
Not-:Bu tanıtım yazısı aşağıdaki kitap için yazılmış.
DR. MUSTAFA TATCI
İstanbul, 2008,
14 x 21 cm, 173 sayfa, Türkçe, Karton Kapak,
ISBN 9786050064070.
Liste Fiyatı: 10,00 YTL
H Yayınları İletişim Adresleri:
www.hyayinlari.com,
Selami Ali Mahallesi Gazi Caddesi Reisülküttap Sk.
Peken Apt. 50/B D.4
Üsküdar-İstanbul
Tel: 0212 341 90 36, 0 505 676 94 90
Faks 0212 341 90 37