İlahlar vardı.

Öfkeliydiler.

Kızdıklarında zalimdiler.

Onları yatıştırmanın yolu; insan kurban etmekti. Her ilah bir alanda hakimiyet kurmuştu.

Kimi yer altına hükmederdi, kimi fırtınaya. Denizlerin hakimi, ürünlere bereket veren, ayrıydı. Yüzlerce ilah vardı. İnsanoğlu canını dişine takar, çılgınca uğraşırdı, ilahları memnun etmek için,

İlahlar memnun olursa; rahat yaşayabilirlerdi.

Çok zordu ilahların tümünü aynı anda memnun etmek. Biri sakinleştirilirken, diğeri kızdırılmış olabilirdi. Kızan ilah gazap yağdırırdı. İlahlar bazen kendi aralarında da kavga ederlerdi. Bu kavgalardan da zarar gören “ilahlar değil” insanoğlu olurdu.

İlahlara karşı gelmek, isyan etmek insanın aklının ucundan bile geçmezdi.

Bu minval üzere uzun ve ızdıraplı asırlar geçti. Çileli asırlar; insanı yavaş yavaş olgunlaştırmaya, düşündürmeye başladı. İçlerinden kimileri; bunlar “taştan, odundan elimizde yontup” ortaya çıkardığımız cansız varlıklar, ilah olmaları imkansız diyorlardı, ama asla sesli olarak ifade edemiyordu.

Her geçen asır, ilahları “içlerinden” sorgulayan insan sayısını artırdı. Bir beklenti içindeydiler. Nihayet bir gün: ilah hizmetkarı AZER’in oğlu Hz. İBRAHİM ortaya çıktı. Pek çok kişinin düşünüp de, ifade edemediği düşünceleri dillendirdi.

-Güneş benim ilahım olamaz, doğup batıyor. Ateş sönüyor. vs. diyerek;

Akıl yürütüp tüm ilahları sorguladı ve insanın yaratıcısı olamayacağını ispat etti. İnsanlığın gözünü açan, yeni ufuklar veren Hz. İbrahim de çok çile çekti. İlahların varlığından çıkar sağlayanlar, Hz İbrahim’i ve onun öğrettiklerini yok etmeye uğraştılarsa da başarılı olamadılar.

İnsanlardan, Hz. İbrahim’in gözle görülmeyen, elle tutulmayan, mekanı “ne yerde, ne de gökte” olmayan, “her an her yerde” var olduğu söylenen, tanrısına tapmaları isteniyordu.

İnsan kurban edilme dönemi bitmiş, hayvan kurban etme dönemi başlamıştı. Ama insanoğlunun içine kök salmış alışkanlıkları, inançları vardı.

Gazabından yıldıkları ilahlarına, için için özlem duyuyor, eksikliklerini hissediyorlardı. Gözle göremedikleri, elle tutamadıkları bir tanrıya yalvarmaktan daha kolaydı ilahlardan yardım ummak, ilahlara sığınmak, ilahlara tapmak.

Yaratılması da kolaydı, ilahların...

İnsanoğlu ilahlarını yaratıyor ardından da kendini onlara teslim ediyordu, yaşamını “yarattığı” ilahlar yönetiyordu.

Bu günde böyle; İnsanoğlu;

-Mutemadiyyen yeni ilahlar yaratıyor,

-Yeni ritueller ortaya koyuyor,

-İlahlarını memnun etmek için insan kurban ediyor.

Hz. İbrahim dönemindekinden; daha akla sığmaz olaylar oluyor. İnsanlık cahiliye dönemine hızla geri dönüyor.

Akıl sahibi, erdemli insanların sesi kısılıyor.

Yeni ilahlar mantar gibi türüyor. Futbol ilahının mabetleri stadyumlar: her maçta akıl almaz ritueller sergileniyor. Maç sonrası yapılan çılgın ayinlerde insanlar kurban ediliyor.

Müzikholler, cafeler, discolar, barlar bir başka ilahın mabetleri.

Şeytan’ı bile çileden çıkaracak çılgın ilahiler eşliğinde, uyuşturucu ayinleri yapılıyor. ALTIN VURUŞLA, kuban ediliyor gençler.

TV mabetleri ayrı bir alem, onun ilahları vıcık vıcık programlar ile çileden çıkarıyor insanları, her türlü ahlaksızlığa özendiriyor. Tüm manevi değerleri yok ediyor. Salgın bir virüs, ulaşmadığı yer, bulaşmadığı kişi kalmıyor. Homasexuellik, hortumculuk, satanizm, hayasızlık ilahları her gün çoğalıyor. Herkes ilahlara özeniyor. Onlara insanlık kurban ediliyor.

Sözün kısası;

İnsan kurban edilmesi İN.

Hayvan kurban edilmesi OUT.

Not: Çok şükür bu konunun henüz Bolucası yok...