İnsanlar doğar, yaşar ve ölür.

Kimi çağlara yön verir.

Kimi çağ kapatıp, yeniçağ açar.

Kimi de, zamanla unutulur gider.

Marifet, bir iz bırakabilmektir.

Şair Baki'nin dediği gibi:

Baki kalan, bu kubbede bir hoş sedadır.

Hoş seda bırakabilenlere, ne mutlu!

????-

İzzet Baba, hoş seda bırakanlardandır.

Zaman, o sedanın etkisini, azaltmayıp artırmaktadır.

O, gönüllere taht kurdu.

Dilden dile, gönülden gönüle dolaşır oldu.

Artık, halk kahramanıdır.

Hakkında, şiirler söylenecek, destanlar düzülecektir.

Efsaneleşmektedir, İzzet Baba.

Bolu'nun, ikinci Köroğlusu'dur,

Köroğlu; ?mert dayanır, namert kaçar, meydan gümbür, gümbürlenir? der.

O, mert idi, dayandı.

Bolu'ya çok şey kattı.

Her yıl şükran günlerinde meydanlar gümbür, gümbür.

?????

İzzet Babayı bu konuma getiren, onun yaşam felsefesidir.

O felsefe, doğu ve batı düşüncesinin sentezidir.

Materyalist (kapitalist) batı düşüncesi ben merkezlidir.

İnsanın egoist olduğunu bilir.

Onun hırsını tahrik eder.

Hırsın karnı yoktur, doymaz.

Hep daha çoğunu ister.

Had-hudut tanımaz.

Bu sistemde acımaya, şefkate yer yoktur.

Vahşidir.

İyi yönü; üretmeyi teşvik ve tahrik etmesidir.

Bu yönü ile çok faydalıdır.

Mistik düşünce ise; ben'i ret eder.

İnsanı nefsini kontrol etmeye, hırsını yenmeye yönlendirir.

Zamanla bu konuda aşırıya kaçılmış, sonunda insan:

Bir lokma, bir hırka sınırına dayandırılmıştır.

Tembellik artmış, miskinlik marifet sayılmıştır

İyi yönü: İnsan sevgisini ve merhameti teşvik etmesidir.

?????

İzzet Baba her iki düşüncenin güzel ve faydalı yönlerini alarak, yaşam felsefesini oluşturmuş.

Onun vecize sayılabilecek pek çok sözü, bu felsefenin ürünüdür.

İşte onlardan biri:

Planlı, programlı ve çok çalıştım.

İsrafı baş düşmanım ilan ettim.

Sabırlı olmasını bildim.

Hak yemedim.

Hakkımı yedirmedim.

İş hayatımdaki başarımı, bu davranışlarıma borçlu olduğumu sanıyorum.

(2005 yılı şükran günleri programından)

İnşallah, (onda mükemmel örneğini gördüğümüz) bu sentez felsefe hepimizi etkiler.

Onun yaşamı ve yaptıkları bir modeldir.

Komünizm'in bittiği, vahşi kapitalizmin zaaflarının sorgulandığı bir dönemdeyiz.

Yeni bir model arayışı var.

Bana göre dünya bu modeli aramakta.

NOT-1: İzzet Baba modeli aslında:

İslam'ın (devrisaadet dönemi ile başlayıp, 13.Y.Y.'a kadar devam eden, Batı'nın İslam Rönesans'ı adını verdiği) yükseliş devrinin ürünüdür.

İnsan'ın yaradılışına uygundur.

Yaratan, insana akıl, nefis ve irade vermiştir.

İstenen, nefsini öldürmeden, ona eziyet etmeden ve de ona esir olmadan, aklı-iradeyi kullanarak, tüm yaratılanlara, insanın faydalı olmasıdır.

Sonsuz mutluluk böyle elde edilebilir.

13 Y.Y.'da başlayan, aklın dışlanması (hurafelerin, düşüncenin yerini alması, miskinliğe özendirme) mutlak mutluluğa ulaşmayı zorlaştırdı.

İslam Rönesans'ını kullanarak, kendi Rönesans'ını üreten Batı, (bilimi kullanıp, maddi olarak) ilerledi.

Manevi boyutta başarıları yeterli mi?

Ben yerine ?biz?i koymaya ihtiyaçları yok mu?

İzzet Baba modeli onlara da deva olmaz mı?

Böylece evrensel mutluluğun önü açılmaz mı?