Bolu Platformu...
Dava açılma sı.
Ankara'ya heyet halinde gidiş.
İlgili bakanları ziyaret.
Derdimizi anlatmamız.
Bakan Ali Coşkun, Abdüllatif Şener, Ali Babacan'ın dikkatle dinlemeleri.
D.P.T.' nin, bürokrat mantıklı izahatları.
Davamızda haklı oluşumuzu kabul etmeleri
Haklısınız ama, şimdilik yapacak bir şey yok, demeye getirmeleri.
Geç kaldığımızı öğrenişimiz
Aynı gün: Başbakanın teşvik kapsamına dahil edilen, yeni illeri açıklaması.
Treni gene kaçırmış olmanın, hüznü.
Hakkımızın, verilmemiş olmasının yarattığı kırgınlık.
Kös, kös Bolu'ya dönüşümüz.
Dönüş sonrası; "eli boş döndüler" diye, çığlık atarak, sevinç gösterisi yapanlar.
Bunları, hayretle ve üzülerek izleme.
Barutumuzun bir atımlık, olup olmadığını, kestirememenin, yarattığı, endişe.
Halk'ta yeterli bir duyarlılık, gözlemleyememek.
ADAM SENDE, BANA NE.
BURASI BOLU EYNE DE OLU, BEYNEDE OLU.
Umarsız söylemleri!!!!!!!!!!!!!!
Beynimin içinde; vızıldayıp dururken:
Gözüm birden odamın duvarındaki resim'e takıldı.
Bu bir portre idi.
Kurşun kalemle, kağıt üzerine yapılmıştı.
Rahmetli ağabeyim, Naci Eren'in imzası'nı taşıyordu.
Naci Eren, Bolu doğumlu iyi bir ressamdı.
Bana resim yapmayı sevdirenlerdendi.
Bu desenini, Fıratlı Kırtasiye'nin vitrininde, ilk gördüğümde pek beğenmiştim.
İki ay önce, sevgili arkadaşım Tahsin Önal'ın yazıhanesinde, fotokopisi ile karşılaştım.
Rica edip, bir kopya aldım.
Odama asmıştım.
Rahmetli DELİ HASAN karşımdaydı.
Gözlerim ve zihnim, zaman tünelinin, mazi bölümüne dalıverdi.
(Genç okuyucular, lütfen yaşlılarınıza sorun, onlar size anlatır.)
O çok ilginç bir meczuptu.
Yaz-kış üşüyor gibi kollarını göğsüne kavuşturup dolaşırdı.
Çoğu kez ağzı açık olurdu.
Kendisinin durumunu bilmeyen, bir yabancının; W.C.'nin yerini sorması üzerine, her zaman ki hali ile açıp ağzını, işte demesi; meşhurdu.
Eli hafifçe dokunup, önüne gelene; PARA VE PARA VE diye seslenirdi
Yattığı yer, ya bir ahır ya da bir hayrat olurdu.
Topladığı metal paralar, iç cebinde dururdu.
Zaman zaman koca bir çıkın halini alırdı, metal paralar.
Paraları doğru abisine götürdüğü söylenirdi. Deli Hasan hiç aç kalmazdı.
Esnaflar onu doyururdu.
Masrafı olmadığından mıdır, neden bilinmez;!!!!
Onun çok zengin olduğunu söyleyen; düşüncesizlerde vardı.
Yaz mevsiminde onun saçını, sakalını, kaşlarını tıraş edelerdi.
Hasan hiç sesini çıkarmazdı.
Zaman zaman onu çırılçıplak soyalardı.
Hasan, gülerdi.
Onun ermiş olduğunu söyleyenler de yok değildi.
Hasan, bir deli mi, yoksa bir meczup veli mi idi?
Bilinmez!!!!
Bilinen tek şey: kim ne yaparsa yapsın; Hasan'ın tepki vermez oluşu idi.
O, o döneme adeta damgasını vurmuş, Bolu'nun sembolü gibi olmuştu.
Tepkisizliğin sembolü!!!
Birden, zihnimde bir şimşek çaktı.
Acaba; bazıları (*) Bizi deli Hasan yerine mi koyuyorlar, diye düşündüm...
TÖVBE ESTAĞFURULLAH!!!!
..............
(*)Size göre o bazıları kimlerse ulaşın onlara, bizi ciddiye alıp işleri takip etmeleri gerektiğini söyleyin.