?Huu, huu, huu,
Huu, huu, huu.
Dandini, dandini dastana.
Danalar girmiş, bostana.
Kov bostancı, dana?yı.
Yemesin lahana?yı.
Huu, huu, huu.
Huu, huu, huu...?
Bizler bebekken bu ninnilerle uyutulurduk.
[Uyumakta direnir de mızıklamaya devam edersek,uyumamız için:
*-Bir tülbent parçasına lokum şekeri sarılıp, ağzımıza tıkılırdı.
  Lokuma rağmen, mızıklamaya devam edersek de, sızmamız için:
*- Pamuğa rakı damlatılır, göğsümüze konulurdu.]
****
Biz uyutulmayı pek severiz.
Pembe rüyalar görür;
mutlu oluruz.
****
Bu durumumuzu herkes bilir.
O nedenle;
bize, gelen-giden ninni söyler.
Kimse uyanmamızı istemez.
****
İllere teşvikler dağıtıldığında;
uyanır gibi olmuş, için için ağlamaya başlamıştık.

Ağlamamız, Ankara?dan da duyulmuş olmalı ki;
Sayın Başbakan 2004 yılı mart ayında, Abant?ta yaptığı konuşmada
ABANT DAVOS OLACAK diyerek;
Davos vaadini ?lokum gibi?, ağzımıza tıkmıştı.
****
Tüm siyasetçilerimiz,sivil toplum örgütlerinin başları;
Davos lokumunu bize yalattılar.
Yalaya, yalaya uykuya dalıp, ?pembe turizm rüyaları? görmeye devam ettik.
(Aç tavuğun rüyasında;
kendini buğday ambarında gördüğü gibi.)
****
O vaat:
Aslı yok yaylasında;
Binbeşyüz koyunum var benim.
Herkes kesesinden, yesin içsin.
Saltanatım var benim.
dizelerine benziyordu.
****
O vaate inanamamıştım.
Ama;
(Deniz yanar mı? İhtimal!)
deyip;
bekledim, bekledim, bekledim.
Iııhh!!!
Yaprak bile kımıldamadı.
****
Baktım ki;
Bekleye,bekleye umma olacağım!!
28/03/2005 tarihinde;
Abant ağlıyor başlıklı;
bir yazı kaleme aldım.
(Yazacaklarımın davulcu osuruğuna döneceğini(*), bile, bile)
O yazı da:
  [Abant?ın hali perişan.
  Meğer Abant komaya girmiş de, haberim olmamış.
  Vah Abant?ım vahhhhhh.
  Tuhh ki ne tuhh!
  Olur mu be!
  Bu Cennet?e yazık değil mi?]
Dedim.
Ardından da:
Sorumlular kimlerdir?
Diye sordum.
Bu güne kadar ne toplantılar yapıldı,
neler, neler tasarlandı Abant için, ama doğru teşhis konulamadı.
Diyerek, ekledim.
Ve:
Hastalığı teşhis etmesi gerekenler mi yetersizdi?
Hastalık, teşhisi zor bir hastalık mı idi?
  Yo!
  Toplantılar, toplanmış olmak için yapılıyordu.
Gerçekte Abant kimsenin umurunda değildi.
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar, misali. .
Duyduğuma göre; Abant?ın master planı yapılmış
Planı hangi makam,
hangi maksatla istemiş,
kimlere yaptırmış bilmiyorum.
Dedim.
Yazının devamında da:
Bugüne kadar, biz hep planlarla oyalandık,
O planlara bel bağladık.
Planlardan mucizeler çıkacak sandık.
Sadece kazık çıktı.
Kazığın ucu avurdumuza dayandı.
Yeni kazıklara yer kalmadı.
Diye;
kanaatimi belirttim?
Belirttim, belirtmesine ama?
Her zaman olduğu gibi;
gene, kimse umursamadı!!!!
****
Derken efendime söyleyeyim?.
Yedi kocalı Hürmüz?e döndürülen Abant ile ilgili;
bir orta oyunu başlatıldı.
Oyunun adı:
Abant?ın sahibi kim?
(Eski bir oyundur bu.)
Oyunun kahramanı olan oyuncular;
(il özel idaresi ve bakanlık)
Abant için, aralarında çekişirler.
  Aslında;
  Abant pek de umurlarında değildir.
  *-Aralarındaki  kayıkçı kavgasıdır.
*-Yaptıkları da sidik yarışı.
  ****
Abant ölüm döşeğinde, her yanı cılk yara.
Zevksizce betonlaştırılmış.
Gölün suyu, çekile, çekile, göl küçülmüş.
Turbalık olmuş(**).
 Eski güzelliğinden sadece izler kalmış.
(Cami yıkılmış ama mihrabı hala yerinde)
Can çekiştirmekte.
Ha öldü, ha ölecek!
Mal sahibi olduğunu iddia edenler ise;
miras kavgasında.

****
Allah?ım:
Abant ile ilgili tüm umutlarımız gibi;
DAVOS olma umudu DA FOS ÇIKTI.
*-Sen aklımıza mukayyet ol!!
*-Bize, kargadan kılavuzlar nasip etme!!
*-Haklarımızı koruma bilincine kavuştur.
*-Senin adın olan, ?HU?(Allah) nidası ile büyütülen bizlere;
  senin yolunu bulmayı nasip et.
*-Bizi, ?içimizde ki şeytanların? elinde, oyuncak etme?
*-Abant için, mucizeni göster Ya-rabbi.
Amin.

(*)Davulcu, davul çalarken osurursa;
 davulun sesinden, osuruğun sesi duyulmaz.
(**) O turbalıkları yok etmek, gölü eski güzelliğine kavuşturmak varken;
muhtelif  alanlar-yollar yapmışlar. Sunileştirme eylemini hızlandırmışlar.
Bakirliği kalmamış.