UTTA'nın 2001 yılında hazırlayıp, onaya sunduğu plânın, neden 2005 e kadar, kamuoyunun önüne çıkarılmadığını geçen hafta sormuştum.

Sorunun cevabını, birlikte araştıralım.

O plân, Tarım Bakanlığı'nın ?10/08/2001 tarihli? yönetmeliğine göre yapılmıştı.

Yönetmeliğin, tarımsal amaçlı yapıları tanımlayan 11'inci maddesi: Entegre nitelikli olmayan, çiftçi ailesine ait; tarımsal işletmenin ekonomik olarak yürütülmesini sağlama amacını taşıyor ve verimli tarım arazilerini koruyordu.

(11'inci madde küçük çiftçinin, küçük arazisine göre tasarlanmış, o arazinin de 1/100'ü aşırılmamıştı)

Plân yönetmeliğe uymuştu. Yöre ilgilileri, plânı yeterli bulmadı.

Yöre onayı ?Plân üzerinde biraz daha çalışılması için? ertelendi.

Valilikte toplântılar başladı.

Çevre Düzeni Plânı konuşulmaya başlandı.

Orada, Çevre Düzeni Plânı'nın, İl Gelişme Plânı'nın kesinleşmesinden sonra ele alınması gerektiğini söyledim.

Kabul edildi.( Çevre Bakanlığı'nın 4.11.2000 tarih ve 24220 sayılı yönetmeliğinin 5'inci maddesi de bunu emrediyordu)

Toplântılara Ticaret Odası'nda devam edildi.

Adına, perşembe toplântıları denildi.

Kanatlı sektörü lobisi, toplântılara hakim oldu.

Toplântıların halkın önünde, şeffaf olarak yapılmasını istiyordum, olmadı.

Bir kaç toplântı sonunda, düşüncelerim dolayısı ile ?usturupluca? dışlandım.

Sonradan öğrendiğime göre, sadece Çevre Düzeni Plânı tartışılmış.

Çevre Düzeni Plânı'nda yapılacak değişikliğin yetmeyeceği, yönetmeliğin değişmesi gerektiğine tartışmalar sonrasında karar verilmiş.

Tarım Bakanlığı'na gidip gelmeler başlamış.

Gaye; verimli tarım alanlarını koruyan (10.8.2001 tarih ve 24489 sayılı) yönetmeliği değiştirtmek imiş.

Sonunda Tarım Bakanlığı iknâ edilmiş.

Bakanlık, 13.06.2003 tarih ve 25137 sayılı yeni bir yönetmelik yayınlamış.

Yönetmelikteki değişiklik, lobiyi pek tatmin etmemiş.

[Bakanlık teknokratları ile yapılan müzakereler sonucu yönetmeliğe, (eskisinde olmayan) bir tanım koydurmuşlar.?

Çiftçi:

Bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi yaparak, geçimini temin eden gerçek veya tüzel kişidir. (Madde 3)

Bu suretle:

Tüzel kişi olan büyük şirketler, çiftçi sayılınca, verimli tarım arazilerine girişi engelleyen kapı aralanmış.

Ama!

Teknokratlarda, bazı sınırlar koymayı başarmış.

Verimli tarım arazilerinde, tarımsal yapı;

A- Geçimini sağlayanlar yapabilir.

B- Toplam arazinin 2/100'ünü geçemez.

C- 5000 m2'den büyük olamaz.

D-Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü'nün de izni gerekir.

demişler. (Madde 11)

Fakat Bolu gibi verimli arazisi çok az olan yerlerde, 2/100 işe yaramazmış.

?Geçimini sağlayan ibâresi olmasa? 5000 m2, büyük imkânmış.

Ayrıca Bayındırlık da, 5000 m2'ye çekme mesafesi tahdidi uygularmış.]

Lobi faaliyetine devam etmiş.

[Yönetmelikten memnun olmayan sadece lobi değilmiş.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası da şikayetçi imiş.

Onlar da, ?yönetmelik tarım arazilerini yeterince korumuyor? derlermiş. 

Üstelik:

Danıştay'a dava açıp, yönetmeliğin önemli hükümlerinin yürütülmesini durdurtmuşlar.

Yargı kararı ders verici nitelikte imiş:

?Mutlak tarım arazilerinin korunması amacına uygun olarak, istisnaları değerlendirme konusunda il müdürlüklerine yetki verilmesi, davalı idareye Anayasa ve yasa ile verilen görevin amaç ve kapsamı ile bağdaşmamaktadır.? Yapılan düzenlemede kamu yararı ve hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

İlginç değil mi?

Allah, Allah!

Bak sen şu işe!

?Yürütmenin durdurulması kararı sonrasında?;

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası:

*İstisnaları değerlendirme konusunda yerel baskılarla karşı karşıya bulunan tarım il müdürlükleri bu durumdan kurtulmakta, tarım alanları yerel güç odaklarının rant çerçevelerinin dışına çıkmaktadır.

*Araziyi önce tahrip etmek suretiyle tarım dışına çıkarma yöntemleri sona ermiştir, diyor ve ekliyor:

Tarım arazileri yitirildiğinde yeniden kazanılması olanaksız olan ulusal varlığımızdır. Alternatif alanlar dururken nitelikli tarım topraklarının, günlük-geçici çıkarlar için yapılaşmasına izin vermeyeceğiz! diyor.

Konunun uzmanı onlar.

Yanlışları var mı, haksızlar mı?

2004 yılında lobinin, ?kapalı kapı? toplântıları ve bakanlıklara gidip gelmeleri devam etmiş.

Acaba, Çevre Düzeni Plânı'nı kullanarak yönetmeliği aşabilirmiyiz diye düşünüp, UTTA ile beraber

Çevre Düzeni Plânı'nda değişiklikler yapmışlar,

plânın çiftçi tanımı ile ilgili maddesine:

-Geçimini temin eden yerine, iştigâl eden ifadesini yerleştirmişler.

Neden mi?

Hele bir düşünün!

Entegre şirketler, 5000 m2'lik kümesleri, ?geçimimi temin etmek için? yapıyorum dese! Kim inanır.

Hop, hop, yeme bizi demezler mi?

Ayrıca, Bayındırlığın çekme mesafesini de istemezlermiş.

Plâna ?5000 m2 yanına? parsel büyüklüğü ifadesi ekletmişler.

Ne kıyak "Bolu'ya çaktırmadan GOOL" taktikleri dimi!

Oyun devam ediyor.

Önümüzdeki günlerde Ankara'da nihâi toplântı yapılacak.

Muhtemelen? Bolu'yu talan turnuvası? sona erecek.

Şampiyonların keyfini, siz o zaman seyredin.

NOT:

1- Gayem kimsenin tekerine taş koymak değildir.

[Kanatlı sektörü Bolu için önemli, zor bir sektördür.

Herkesin başarabileceği bir iş değildir.

Daha çok üretip, satmasının önü açılmalıdır.

Desteklenmesi lazımdır.

Bu destek:

Bolu doğasının talanına göz yumma biçiminde olmamalıdır.

Kalkınmamız için, ?sektörün büyümesi? elzemdir.

Sektörün:

I-Yeni alanlara ihtiyacı vardır. (Organize hayvancılık alanları)

II-Devlet bu alanların alt yapısının yapılmasına yardımcı olmalıdır.

III-Bu alanların sebep olacağı ?ek üretim maliyeti? sübvanse edilmelidir.

Bunlar yapılırsa; rant peşinde koşmayan gerçek üreticiler mutlu olur.

Verimli araziler ve tabii güzelliklerimiz kurtulur.]

2-Bu konu bir-iki köşe yazısı ile bitecek basitlikte değildir.

Ele alınıp incelenmesi gereken, pek çok yönü vardır.

Yazmaya devam edeceğim.

Haktan yana görünüp, halkı aldatanlarla mücadelenin önemine inananlardanım.

İşte geldik, işte gidiyoruz.

Marifet, vicdan rahatlığı ile gitmektir.

Hiç kimse mal-mülk götüremez..

Götüreceğimiz, on metre patiskadır.