Geçen gün, kütüphanemi karıştırırken, delikanlılık günlerimden, bir dost’a rastladım.

Uzun yıllardır, görmemiştim kendini.

Sevindim.

Tomur tomur oldu, yüreğim.

Kucaklaştık, öpüştük.

Uzun uzun, koklaştık.

Adımı hiç unutmamış.

Sararmış sayfalarında saklamış.

Görünce sevindim.

Bende, onun adını, hiç unutmamıştım.

Zaman zaman hatırlar, özlem duyardım.

Nerelerdesin yahu, seni epeydir arıyordum, dedim.

Nerede olacağım, hep buradaydım, dedi.

Ve ekledi.

Sen, hep yeni dostlar aradın.

Bulunca onları yığdın üstüme, ben altta kaldım.

Sitem doluydu sözleri, yaprakları iyice sararmış, yıpranmıştı.

Kendisinden beklenmedik bir çeviklikle, tuttu kolumdan, çekti beni içine...!

Başladım sayfalarının arasında dolaşmaya, dolaştıkça zihnim açıldı.

Sis dağılmaya başladı. Unuttuklarımı hatırladım.

Hem de, ilk günkü diriliğinde ....................

Sevgili okuyucular.

Anılar denizinde yüzmekten, size dostumu tanıtmayı unuttum!!!

Adı ÇELE DERGİSİDİR.

Ankara’da okuyan Bolulu arkadaşlarımızın yayın organı idi.

Ay da bir yayımlanırdı.

İşte o derginin 7. Sayısının ilk sayfası,

MUTLU AY

Erkan TÜZÜN

Mutlu idi bu ay Bolu sanat yönünden. İki sanat şöleni Boluları doyurdu, yeterince.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şef Prof. Lessing yönetiminde inkılap ilkokulunun konferans salonunda 7 Eylül 1963 Cumartesi günü kuruluşundan 140 yıl sonra ilk konserini başarı ile verdi. Suna Kan’ın Bolu’ya kadar gelip de parmağındaki bir rahatsızlıktan dolayı sihirli kemanını dinletmemesi Bolu için telafisi güç bir kayıptı. İzahlı bir şekilde verilen konserde bilhassa popüler parçaların çalınması iyi düşünülmüştü.

Orkestranın Bolumuza gelmesinde emeği olanları kutlarız.

Bolu Yüksek Tahsil Derneği Tiyatro Kulübü de Atila Alpöge’nin yazdığı ve Yurdaer Kalaycı’nın sahneye koyduğu iki bölümlük (ÇÜRÜKELMA) oyununu 11 Eylül 1963 Çarşamba gecesi Halkevi salonunda başarı ile oynadı.

Güçlü bir oyun Çürükelma Alpöge, 5 öğrencinin İlkokul, Lise, Üniversite ve aile hayatlarındaki türlü acı ve tatlı taraflarını herkesin gençlikte içinde duyup bir türlü ortaya dökemediği düşünceleri çok güzel işlemiş. Genç sahneye koyucu Kalaycı oyunun yapısına uyacak oyuncuları çok iyi seçmiş. Başta Taner BAYKAL ve Oktay YİRMİLİ olmak üzere Nadir GARİPOĞLU, İhsan ÖZKURADA ve Ahmet ŞAHİN başarılı idiler. Bu başarılarında birbirlerine kaynaşmanın, oyunu benimsemelerinin büyük yararı olduğu kanısındayız. Müziğin de oyunun gücünü artırdığını belirtmeden geçemeyeceğiz.

Tamamen kişisel çabalarının bir ürünü olarak ortaya koydukları oyundan dolayı Yurdaer Kalaycı ve arkadaşlarını Çele dergisi olarak candan alkışlarız.

Hey gidi günler hey!!!

Bir avuç öğrenciydik. Kimse bize dergi çıkarın, tiyatro kulübü kurun demezdi. İmkanlar, çok kıttı. Her şeyi yoktan varetmek zorundaydık.

İdealistlik, yüreklerimiz sevgi doluydu.

Entel değil, Entelektüel olmaktı, gayemiz. Kendimiz olmak, çağı yakalamak istiyorduk.

Bugün imkanlar çok geniş.

Bir yığın tiyatro salonu olmaya uygun mekan var.

Nüfusumuz seksen bine dayanmış.

Üniversitemiz, binlerce öğrencimiz var.

Neden tiyatrolarımız olmasın?

Konservatuar kurma kararı vermiş olan, Bolu Belediyesi.

“Şehir Tiyatrosunu” kuramaz mı?

Un var, şeker var, yağ var. İhtiyacımız helva yapacak, ustaya.

O usta, Bolu Belediye Başkanı Sayın Yüksel Ceylan olamaz mı?

Haydi sevgili Başkan lütfen sıva kolları...

Cafelerin, diskoların, bilardo salonlarının yanına, kuruver tiyatroyu.

Bolu Belediye şehir tiyatrosunu kurma şerefi sana yakışır.

NOT: GÜLEZ’ler konağının, “konservatuar olarak” BOLU’ya kazandırılması işi, ne safhada sevgili Başkan?