3/06/2002 t. bolununsesi gazetesinde, eski Bolu milletvekili Sn. Fuat Öztekin, TURİZM MASALLARI başlıklı bir yazı yazdı. Yazıda: benim “BOLU DAĞ TURİZMİ projemin” 1984’de zamanın Anaplı, turizm bakanı Sn. Mukerrem Taşçıoğlu’na sunulduğundan söz etmiş. Doğru. Sn. Nevzat Anlıtan, o tarihte Anap Bolu il teşkilatının yönetiminde idi. “Bolu Turizminin nasıl kurtulacağı” konusunda bir panel düzenlemişti. Sn. Anlıtan, Bolu adına, benim de panelde konuşmamı rica etmişti. Ve kendisi ile, konu hakkında, bir süre sohbet etmiştik.

Panel, Koru motelde yapıldı. Sn. bakan Kazım Oksay, Sn. bakan (rahmetli) Avni Akyol ve m.vekili Sn. Fuat Öztekin, panele katılmışlardı. Oldukça kalabalık, katılım vardı.

Ben, bana verilen görevi, çok ciddiye almış, günlerce hazırlanmıştım.

O hazırlık; yıllardır düşünce dağarcığıma doldurduğum, fikirler ve o fikirlerin kısa, orta ve uzun vadede nasıl uygulamaya geçirilebileceğine dair, plan ve projeleri içeriyordu.

Heyecanlı idim.

Önüme, tarihi bir fırsat çıkmıştı.

Söz konusu olan, “Bolu’nun geleceği” idi.

Bu fırsatı, iyi kullanmam lazımdı.

Koltuğumda “Bolu’nun dağ turizmi pilot bölgesi seçilmesi gerekliliğini anlatan, proje dosyası,” tablolar ve grafiklerle kürsüye çıktım.

[Sn. Fuat Öztekinin yazısında dediği gibi: (Türkiye’nin Turizm hamlesinin başladığı o yıllarda turizm çeşitleri de bilinmiyordu ve iç turizmin adı bile anılmıyordu.)]

Bolu’nun sahip olduğu, turizm kaynaklarını sıraladım. Türkiye’nin deniz, kum, güneş üçlemesinin, dışına çıkmasının gerekli olduğunu ve “henüz fark edilmemiş olmakla birlikte” yakın bir gelecekte, doğa turizmine, şiddetle ihtiyaç duyulacağını vs. anlatmaya başladım.

Bana göre, projem doğru idi.

Görünen köy, kılavuz istemezdi.

Geleceği, doğru tahmin edip, o doğruya ulaşmak için, yapılması gerekenlerin planlanması lazımdı. Ben de, onu yapmaya çalışıyordum.

Konuşmanin devami sirasında “toplantı düzenleyicileri arasında” bir hareketlilik olduğunu, fark ettim.

Sn. Anlıtan, panel yöneticisi, rahmetli Avni Akyol’a, bir şeyler söyledi. Ardından, Sn Akyol sözümü kesti.

Projenin tamamını anlatamadan, kürsüden inmek zorunda kaldım.

Ardından, sayın bakan kürsüye çıktı.

Bolu’ya; bir müjde ile gelmişti!!!

Turizm bakanlığı (Sn. Bakanın buluşu olan) bir proje getirmişti.

Artık, endişeye mahal yoktu.

Bolu, bu proje ile kurtulacaktı.

Herkesi bir merak sarmıştı.

Acaba proje neydi?

Sn. bakan; bir süre “öz’e girmeden” siyasi reklam yaptıktan sonra projesini açıkladı.

BOLU ÇADIR TURİZMİ İLE KURTULACAKTI.

Bolu’nun doğası, çadırlarla doldurulmalı idi. Böylece hem Bolu’nun doğası kirlenmeyecek, hem de, Bolu’ya turist dolacaktı. Boluluların cebi, para görecekti.

Sayın bakan, kararlı idi.

Sayın bakanın projesinden başka, proje üretmek “abesle” iştigaldi.

Bakan karar vermişti. Bu karar uygulanacaktı.

Konuşma, alkışlandı.

Panel noktalandı.

Toplantıdan çıkarken, Sn. Anlıtan “alı al, moru mor”

“Yahu sen ne yaptın, sayın bakanın projesinin tam aksini savundun” dedi.

Şaşırmış ve üzülmüştüm...

Sn. Anlıtan’dan yaşça büyüktüm, “kendimden küçük birinin” beni AZARLAMASI gücüme gitmişti.

Ama onun (mahalli Anap teşkilatının yetkilisi ve toplantının düzenleyicisi olarak,) “hatır-gönül-saygı” gibi kavramlara itibar ettiği yoktu.

-Koskoca Turizm bakanının karşısında, nasıl olur da “böyle bir konuşma yapar,” görüşünün aksini söylersin?

Ben ne bileyim. Eğer bana, şunu şunu, söyle, başka bir şey söyleme

deseydiniz, konuşmazdım.

- Sana sohbetimizde anlatmıştım.

Meğer, o sohbet sırasında, bana neler konuşmam gerektiğini, ima

etmiş. Ben de herhalde “koca kafa olduğumdan” anlayamamışım.

- Afedersin benim, “senin borazanın” olabileceğimi sana kim söyledi.

Eğer, kendi düşüncelerini sakın söyleme, al şu metni, yalnız bunları söyle deseydin, ben o kürsüye çıkmazdım, dedim.

Sn. Anlıtan, beni dinlemedi bile.

Küçük dağları ben yarattım edası, ile çekti gitti.

Harç bitmiş, yapı paydos edilmişti.

Maksat, “Bolu’nun Turizm geleceği değildi.” Toplantı yapmış, olmaktı.

Ben o toplantıdan ve “yediğim azardan” sonra düşünmeye, çalışmaya devam ettim.

Bolu Tic. ve San. Odası yönetim kurulu bşk. v. olduğum sırada [Çadır Turizmi kararı verilen, panelde birazını sunabildiğim] projemi tamamladım, B.T.S.O. adına D.P.T.ye sunduk, Tasvip aldık. Ne yazık ki, o zamanın siyasileri, projenin arkasında durmadı.

Bu sayede, benim projem, uzun yıllar “lafta” kaldı.

Sn. eski milletvekilimiz Fuat Öztekin’in, yazısının devamında dediği gibi:

[1995’li yıllarda doğa turizmini geliştirmek için devlet tarafından çeşitli teşvikler verildi. Doğu Karadeniz illeri bu firsatı çok iyi kullandılar. Biz bu fırsatı kaçırdık, hala Bolu’nun yaylalarının güzelliklerini kendi kendimize methediyor, gelen Valilere anlatıyorduk. Bolu’yu sevmeyen valimiz ve il bürokratımız kalmadı. Bolulular olarak Doğu Karadeniz Yaylaları’na yapılan turlara katılmaya başladık. Yani paralarımız dışarı gitmeye başladı.]

Sayın Fuat Öztekin, durumu çok güzel tespit etmiş. Ve yazısının en sonunda da:

[Uzun lafın kısası kabahat bizde, Bolu’nun bütün seçilmişlerinin, yerel basınının, pozitif düşünerek eyleme geçme zamanı, atı alan Üsküdar’ı geçiyor] diyor.

Uzun yıllar, boşa gitti.

Ben, o zamandan beri, projemin arkasındayım.

İnançlı insanlar (aksi ispat edilene kadar), düşüncelerinin ardında dururlar.

Azarlanma ile durdurulamazlar.

İnançsızların ise, gerçekle işi yoktur. GİBİ ile uğraşırlar. Ve şöyle derler.

- BURASI BOLU.

- EYNEDE OLU!!

- BEYNEDE OLU!!

Ama bir gün: İNANÇ mutlaka çiçek açar.

NOT: Sn. Fuat Öztekin’e teşekkür ederim. Projemin 10 değil, 18 yaşında olduğunu hatırlattı.

(Ahmet Baysal’ın İzzet Baysal Vakfı konusunda genel açıklamasını 8’nci sayfamızda okuyabilirsiniz.)