Çinlilerin tespitine göre,

Dünya tarihinde, Türkler kadar, çok devlet kuran ve kurduğunu yıkan millet yokmuş.

Biz Türkler, hiç bir millete benzemeyiz.

-Çinliler, bizi durdurabilmek için, altı bin km. lik çin seddini yapmış.

-Avrupalılar, “ Türkler geliyor “ korkusunu asırlarca taşımış.

-İslam dinine girmemek için, üç yüzyıl direnmiş.

-Ardından, bu dinin yayılması için, herşeyi yapmışız.

-Haçlı ordularına direnen, ana güç olmuşuz.

-Bizans’ı yenerek, orta çağı kapatıp, yeni çağı açmışız.

Velhasıl Dünya tarihine yön vermişiz.

Lakin, her başarıya imza atan Türk Devleti, başka isim taşıyor.

Tarihte Türk Devletlerinin ömrü, hep kısa olmuş.

Bunun bir istisnası var;

Osmanlı Devleti, biz, cesur milletiz.

Bir lidere, inandık mı engel tanımaz, aşarız.

Lider yok olduğunda, onun hedefini muhafaza edemeyiz.

Menfaat çekişmelerini başlatırız.

Bu, töredir bizde. Güçbirliği yapamayız.

Başlar sen ben kavgaları, vur ha vur !

Sonunda güçler tükenir, devlet yıkılır.

Bu zaafı, ilk farkeden Fatih Sultan Mehmet

“FATİH KANUNNAMESİ” diye bilinen kanunu yapmıştır.

Bu kanuna göre;

-Ülke, şehzadeler arasında bölünmemelidir.

-Ülke bütünlüğü için şehzadelerin idam edilmesi caizdir.

21. yy gözlüğü ile bakıldığında vahşettir bu.

Moda deyimle insanlık ayıbıdır.

Ne var ki; 21. yy gözlüğü çıkarıp, 14. yy gözlüğünü takar, ana gayeyi düşünürsek durum değişir.

Bu, devletin devamı için, hükümdarın kardeşlerini feda etmesidir.

Bundan daha büyük fedakarlık olur mu?

Tek adam sisteminin ana kusuru, Osmanlı’da kendini göstermiş.

Çapsız hükümdarlar döneminde, menfaat çekişmeleri, milleti tüketmiştir.

Atatürk’ün gençliğe hitabında, belirttiği vechile,

Millet, fakr’u zaruret içinde idi.

Yılmadı. Teslim olmadı.

“Ya İstiklal Ya Ölüm” demeyi bildi,

Ulu önderin liderliğinde şahlandı, inanılmazı başardı.

İstiklalini elde edip, düşmanının bile takdirini kazandı.

Zaferden sonra; önderin çizdiği medeniyet hedefinde, hızla ilerledi.

Önderin vefatı, geçen zaman, hedefi eritti.

Zihinler bulandı. Bizi perişan eden, toplumsal hastalıklarımız nüksetti.

Bocaladık. Tek parti iktidarı ve karizmatik liderler döneminde kalkındık.

Sonunda, koalisyonlar başladı.

Senin dediğin, benim dediğim,

Al tekke, ver külah, alavere, dalavere,

Liderler, bir türlü uzlaşamadı.

Sonunda, halk “ele geçirip seçim kılıcını”, hepsini biçti.

Bu eylem, bizim alışkanlıklarımıza tersti,

Ama oldu!! Akıl öne kondu.

Aniden

-Aşırı yüksek olan, toplum tansiyonu, hızla düştü.

-Herkes rahatladı.

-Piyasalar,(GÜVEN duygusunu satın alıp) canlandı.

-Muhalefet,(klasik) yıpratma saplantısını terketti.

-Ülke için elele, mantığı öne kondu.

-TOBB, TÜSİAD ve tüm sivil toplum kuruluşları, gün gayret günüdür demeyi bildi.

-Rahatlık ve güven duygusu, topluma dalga dalga yayılıyor.

-Sanki kuşlar bile mutlu olmaya başladı.

İnşallah, bu iyimser hava kısa zamanda bitmez.

İnşallah, devlet gelirlerini “karadelik” gibi yutan hantal devlet yapısı küçülür ve dinamikleştirilir.

İnşallah, mahalli idareler gerçekten güçlendirilir.

İnşallah, buyuran yönetim anlayışı, eğiten, halkın katılımını sağlayan bir anlayışa döner.

İnşallah, reel sektörün önü açılır (karadelikte kaybolan) kaynaklar üretime yönlendirilir.

İnşallah, devlet imkanları ile semirme alışkanlıkları yok edilir.

İnşallah, AB’nin tüm medeni normlarını, kendiliğimizden benimseriz.

İnşallah, batı kültürüne olan hayranlığımız son bulur; kendi kültürümüzü baş tacı etmeyi beceririz.

İnşallah, hurafe ve akıldışı söylemler yerini akıl ve gönül zenginliğine bırakır.

İnşallah, bu millet “muasır medeniyetin önüne geçme” ve “örnek olma” hedefine kilitlenir.

Eğer; bu temenniler gerçekleşir, maddi ve manevi kalkınma hedef olursa:

Kimse tutamaz bu milleti.

Dünyanın yıldızı oluruz.