Yıl 1956, yaşım16,

lise birinci sınıftaydım.

Okul çıkışı, babamın

"Haşim lokantasına",

yardıma giderdim.

****

Bir gün lokantaya,

1948 model,

patlıcan moru Opel'le,

bir aile geldi,

Masaya oturduklarında,

"Baba" resme başladı.

****

Bir yandan, servis yapıyor,

diğer yandan da, göz ucuyla ,

resmi izliyordum.

****

Resimle ilgilenişim, dikkatini çekmiş.

Sen de resim yapıyor musun, dedi.

Kafamı salladım.
Haydi öyleyse, benim resmimi yap deyip,

"boyadığı defteri" uzattı,

"şıpın işi" portresini yaptım.

****

Yıl 1961 İstanbul,

İktisat Fak. ikinci sınıftaydım.

(İyice serpilmiştim,

görenler tanıyamıyordu)

Beyoğlu Şehir Galerisinde,

bir "resim sergisi" açılışı vardı.

Yaşlıca bir beyefendi,

konuşma yapıyordu.

****

Konuşma bitince,

bana dönüp,

"resme devam ediyor musun"

dedi.

Evet efendim deyince

Öyle ise,

yarın Tıp tarihi enstitüsüne,

gel dedi.

(Tanıyamamış, şaşırmıştım,

zihnimi zorlayıp, hatırladım)

Gittim.


****

Enstitü'de,

bir hayli insan,

minyatür, tezhip,

hat, kaatı çalışması,

yapıyordu.

Hocayı(*) sordum,

yan salonda dediler.

****

Kapıyı"ürkerek" tıklayıp,

içeriye girdim.

salon, tavana kadar raf'tı

ve tamamı, defter doluydu.

Beni görünce,

raftan bir defter aldı.

İçinde,"yaptığım resim" vardı.

****

Hoca her gün,

ilginç bulduğu şeyleri,

defterlere,"yazıp-çizerek" kaydedermiş.

Afalladığımı fark edip,

"defter unutmaz" dedi.

Hayran oldum.

****

"Padişah III. Selimin,

yaşamı ile ilgili",

bir minyatür yapmamı istedi.

[Minyatürün "M" sini bilmiyordum.

Nutkum tutuldu, itiraz edemedim.]

Minyatür kitapları alıp,

eve kapandım.

****

özenle ama,

"sıkıla, sıkıla",

bir hafta geceli-gündüzlü uğraşıp,

minyatürü yaptım.

[Minyatür aşırı sabır ve titizlik istiyordu,

kılı kırk yardıran kuralları vardı.

Ben ise kural tanımaz,

bir deli fişektim.]

 

****

Enstitüye götürdüm.

Hoca çok beğendi.

Öğrencilerine gösterdi.

Ardından bana,

bir konu daha verdi.

Ürperdim, ayrılırken sırtımdan,

soğuk, soğuk,ter akıyordu.

****

Bir daha Tıp tarihi enstitüsünün,

kapısını tıklatmadım ama,

"o kamil insan örneği" Hocayı,

o enstitüdeki "edep ortamını"

hiç unutmadım.

Tüm faaliyetlerini hayranlıkla,

yakından takip ettim.

****

Kamil insan örneği,

o çelebi Hoca ile

Sık, sık manevi rabıta kurup,

ders almaya, aldığım dersleri,

uygulamaya çalıştım.

Anılarını hep diri tuttum

ve sırası geldiğince anlattım.

(Çocuk Yurdaer'in yaptığı o resmi,

"zihnimin deriliklerinde" kaybettim.)

Kalan anı'sı idi.

****

Aradan 52 yıl geçti.

Geçen Cuma günü tanımadığım,

Adları Mustafa olan,

biri sanayici diğeri doktor,

iki kişi ziyaretime geldi.

Konyalıymışlar, tanışmak istemişler.

(sanayici olan, beni gıyaben tanıyor,

yaptıklarımı takip ediyormuş.)

Bana hediye olarak,

"Süheyl Ünver'in Konya defterleri"

başlıklı bir kitap getirmişler.

****

Kitabın 95. sayfasında,

lokantamızda yaptığım,

o resim vardı.

Yitiğim karşımdaydı.

(Manevi değeri,

Kaşıkçı Elmasından büyüktü)

Rahmetli Hocam,

bir de not düşmüş:

Boluda Haşim Lokantası sahibi

B. Haşim oğlu Yurdaer Kalaycı kalemiyle ben!

Bolu 8/VIII/1956 5.13 

Not-(*): Ord.Prof. Doktor, Süheyl Ünver

Rahmetli hakkında bilgi edinmek için lütfen,

"KAMİL İNSAN" ÖRNEĞİ,

Ord.Prof. Doktor,

SÜHEYL ÜNVER,

başlıklı yazımı okuyunuz.