KUL HAKKINA: İslam, inanç sisteminde çok önem verilir. KUTSALDIR.
İnsan, bu haklarını korumakla görevlidir.
Affı bol olan ALLAH, kul hakkını affetmez.
Kul hakkını, ancak kullar af edebilir.
Bu nedenle: İnananlar, HELALLEŞMEDEN ölmek istemezler.
MÜLKİYET HAKKI, bu gruba girer.
İnananlar, bu haklarını canları pahasına korur, başkalarinin MÜLKIYET haklarina da tecavüz etmezler.
Köylerde, “köy hükmi şahsiyetine ait,” meralar ve korularda bu haklar cümlesinden sayilir.
Köylü: “kendine ve köy’e ait” malları canı pahasına korur. Köy korularından, izinsiz bir dal bile kestirmez.
Önceleri, devlet ve devlet malı, KUTSAL sayılırdı.
Devlet malında, saçı bitmedik yetimin hakkı var, denirdi. Zaman içinde, kutsal devlet kavramı, değişmeye başladı.
DEVLETİN MALI DENİZ, YEMEYEN DOMUZ, düşüncesi oluştu.
DEVLET’İN KASASINA ANAHTAR UYDURMAK, beceriklilik olarak görülmeye başlandı.
1945’de ormanlar devletleştirildi. O tarihe kadar, ormanını, koruyan köylü: ormanları kollamadı.
Devlet ormanını tahrip etmeye, orman muhafaza memuru ile hırsız-polis oynamaya başladi.
Devletin; “mülkiyetine aldığı” ormanlar büyüktü.
Yaşami orman’a bagli, orman köylüsü, çok fazlaydi.
Devlet; “devletleştirdigi” alanları, köylüden korumakta zorlandı.
Ormanları korumak için, bakanlık kuruldu. Ormancı ordusu oluştu ve hızla büyüdü.
Bakanlık için: orman ürünü istihsal’i kolay, Orman alanını artırmak zordu.
Bir yandan bakanlık, bir yandan orman köylüsü, (kaçak) kesim yaptı.
Yangın, kar ve fırtınaların sebep olduğu tahribatlar, orman alanlarını hızla azalttı.
Ormanlar, politikacı ve bürokratın “mülkü olmadığından” onu, katı yasa ve yönetmeliklerle “şeklen” korudular.
Bu katı yasalar “ormandan, çalı çırpı toplayanları” ağır hapislere mahkum ettirdiği halde, orman kaçakçılarının karun gibi zengin olmasına mani olamadı.
Ormanlar yağma Hasan’ın böreği oldu.
Şairin: yiyin efendiler yiyin, bu han’ı ıştiha sizin, tıksırıncıya, patlayıncaya kadar yiyin, deyişi; Orman konusuna cuk oturdu.
Bu duruma Boluca;
EVLEK EVLEK,(x) SATTUK.
BEYNE BEYNE, BATTUK.
özdeyişi uymaz mı?
Bugün hala, ormanların nasıl korunacağı ile ilgili, toplantılar yapılıyor.
Kağıt üstünde kararlar alınıyor.
Net çözümler bulunmuş değil.
Ormanları korumak adına, idam’a varan cezalar konuldu da ne oldu?
Şah damarımız olan ormanlar, yasaklarla yeterince korunabiliyor mu?
Gözümüzün önünde erimeye devam etmiyor mu?
YASAK VE CEZA BİR ÇÖZÜM OLMADIĞINA GÖRE BAŞKA YOLLAR DÜŞÜNÜLEMEZ Mİ?
Örneğin:
· Ormanlar, yeterli büyüklükte parçalara ayrılıp “belli şartlarla” İNTİFA’sı orman köylerine bırakılamaz mı?
· Devasa büyüklükteki bakanlık küçültülüp: Eğiten, denetleyen, dinamik bir teşkilat haline getirilemez mi?
· Ormana kavuşan, köylü, onu EKMEK TEKNESİ olarak görüp, gözü gibi bakmaz mı?
· Her yıl büyütüp, çoğalttığı miktarın, bir kısmını satma yetkisi verildiğinde, canını dişine takıp çalışmaz mı?
· Böyle bir durumda, ona zarar verilmesine, izin verir mi?
· “Yangın ile mücadele için,” etkin koruma yapmaz mı?
· İşletmecilik yapacağından, “vergi mükellefi olup,” vergisini vermez mi?
· Şehre göçenler, orman işletmelerinde çalişmak için, köye geri dönmez mi?
· Orman vasfını kaybetmiş alanlar hızla ağaçlandırılıp, orman varlığımız büyütülmez mi?
· Köylünün yoğun ilgisi : kaliteyi, verimliliği artırmaz mı?
· Köylü, florası uygun olan,her yeri, masalar, ocaklar, yapay göletler ve yürüyüş yollari ile doldurmaz mı?
Halisunasyon’mu görüyorsun?
Mevcut yasaları bilmiyor musun?
Yasalar bu düşüncelere izin vermez derseniz, haklısınız!!!
Sadece; MESELA dedim. HAYAL ETTİM.
Görevli uzmanlar: Mevcut ormancılık yasalarının, kendilerine verdiği, görev yetki ve sorumluluk çerçevesinde “Ormanların korunması, yangınların önlenmesi ve çevre” konularında, alınması gerekli olan tedbirleri “rutin” olarak almaktadır.
Bu konuda: “rutin için” değil, ormanların geleceğini güvence altına almak için; pek çok toplantı yapılmalıdır. Bu toplantılarda, yeni düşünceler ve politikalar ortaya atılıp tartışılmalıdır. Orman konusu Bolu’nun temel meselelerindendir. Bolulu bu meseleye kayıtsız kalamaz.
MEMLEKATIN BÖYÜKLERİ VA.
UNNA HERŞEYI BILÜ.
NASI BİLÜLESE EYNE EDELE
BİZE NE
ALEMİNEN GELEN DÜVÜN, BAYRAM.
dememeliyiz.
YENİ PİKNİK ALANLARI İHTİYACI
Her yıl PİKNİKçiler çoğalmaktadır. Piknik alanlarımız, talebi karşilayamamaktadir.
Piknikçiler sağa sola dağılmakta, kontrol edilememektedir.
Piknik alanlarının çoğaltılması elzemdir.
· Demirciler göleti
· Beş pinarlar
· Guzfındık göleti
· Holuz yaylası göleti
· At yaylası
· Akkayalar
· Hala hisarı vs. gibi piknik alanları “mahalli imkanlarla” hemen ele alınmalı
Yeterli miktarda ;
Piknik ocakları
Piknik masaları
Çeşmeler
WC’ ler
Çöp kovaları
Odun, kömür satış büfeleri
Gıda büfeleri
Yürüyüş yollari vs. tesis edilmelidir.
Bu alanlar, ticari bir işletme gibi düşünülüp, özel sektör işletmecilerine “ehliyet ve liyakat esasina göre” denetimli olmak şarti ile, ihale edilmelidir.(xx)
Bu alanlarda, özel giysili Turizm polis ve jandarması görev yapmalıdır. Yeterli piknik alanı üretildikten sonra; diğer alanlarda piknik yapılması, kesinlikle yasaklanmalıdır.
(x) Evlek : Bir arazi alan ölçüsü (dönüm gibi)
(xx) Bu alanlarda, yap, işlet, devret modeli de düşünülebilir.