Uzun zamandır Abant'a gitmemiştim.

Gecen Pazar gittim.

Hay gitmez olaydım!

Abant sapağından itibaren; perişanlık başladı.

Tamamına yakını boş( çoğu da satılık) dere yatağına ve yamaçlara kurulu villalar.

Tahta parçaları ve odunlarla derme-çatma yapılmış kulübeler.

Kiminde sucuk-ekmek, kiminde ıvır-zıvır satanlar.

Yarım kalmış,( kümes mi-değil mi bilinmez) büyük beton iskelet.

Yamalı bohça gibi,(çukurlarla dolu ) kötü asfalt yol.

Arap sacı gibi, bir derbederlik yumağı oluşturmuşlar.

Bu çirkinlikleri, Abant'ın güzelliği unutturur diye düşünerek Abant'a ulaştım.

Aaaaaaa!

Abant'ın hali perişan.

Meğer Abant komaya girmiş de, haberim olmamış.

Vah Abant'ım vahhhhhh.

Tuhh ki ne tuhh!

Olur mu be!

Bu Cennet'e yazık değil mi?

Abant'ı yeni görenler, bu yırtınmamı anlayamayabilirler.

Mukayese imkanları olmadığı için, abartıyor diyebilirler.

Abant'ın 55 yıl evvelini bilirim.

O bakir Abant'ın ?el değmemiş? halini.

O bir Cennet'i ala idi ki, eşi menendi bulunmaz.

Adeta hayal ötesi!

Abarttığım sanılmasın.

Anlattıklarım gerçektir.

O Abant ile, bu günkü mukayese bile edilemez.

Etrafında nilüferler açan muhteşem göl, küçülmüş.

Rengi bozulmuş.

Göl'ün çekildiği alanlar turbalık olmuş

Çevre yolu delik deşik.

Sanırsın düşman bombalamış.

Küskün doğanın geri çekildiğinden olsa gerek; beton yığını binalar insanın gözünü oyacak.

Ülkenin göz bebeği Abant, nasıl bu hale geldi?

Sorumlular kimlerdir?

Bir köşe yazısına sığmayacağı için o hikayelere girecek değilim.

Ama!

Şu kadarını söyleyeyim, bu güne kadar ne toplantılar yapıldı,

neler, neler tasarlandı Abant için.

Hani:

Meşhur bir fil fıkrası vardır.

[Beş körü bir filin yanına getirip, elleyin bakalım bu nedir demişler.

Biri filin bacağını tutmuş, konaktır sütunları var, diğeri hortumunu tutmuş, arozözdür, hortumu var demiş. Velhasıl içlerinden fil deyen çıkmamış.]

İşte o hesap.

Abant için bu güne kadar doğru teşhis konulamadı.

Hastalığı teşhis etmesi gerekenler mi yetersizdi?

Hastalık, teşhisi zor bir hastalık mı idi?

Yo!

Toplantılar, toplanmış olmak için yapılıyordu.

Gerçekte Abant kimsenin umurunda değildi.

Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar, misali. .

Duyduğuma göre; Abant'ın mas ter planı yapılmış

Planı hangi makam, hangi maksatla istemiş, kimlere yaptırmış bilmiyorum.

Sütten ağzımız çok yandığı için, yoğurdu üfleyerek içmeye alıştık.

Öküz altında, buzağı aramaya çalıştığım sanılmasın.

Eğer plan;? Abant'ı gerçekten kurtarma? amacı ile yapılmış ise, ne ala.

Yok, eğer (Abant'ın ağlayan görünümünün de, anasını ağlatacak), beton yığınlarının yapılmasının önünü açmaksa!

Yandık ki ne yandık.

Bu güne kadar, biz hep planlarla oyalandık,

O planlara bel bağladık.

Planlardan mucizeler çıkacak sandık.

Sadece kazık cıktı.

Kazığın ucu avurdumuza dayandı.

Yeni kazıklara yer kalmadı.

Ne olur pilavı başkalarına, planı bize sunmayın.

Bizim de canımız var, biz de insanız.

Yeter çektiğimiz çile.

Bir an önce, ağlayan Abant'ın göz yaşlarını silin.

Abant gülmeye başlasın.

Tabi bizimde.