İzzet Baysal’a gidemin,

İzzet Baysal yapvesin.

Sağlık ocakları,

İlköğretim okulları,

Kreşler, huzurevleri,

Anadolu liseleri, çıraklık okulları,

Hastane, üniversite, vs.

Gidildi, İzzet Baysal’a, yapvedi, İzzet Baysal.

Kötümü etti?

Haşa!!! İyi etti.

O, bir Bolu sevdalısı idi.

Doğduğu topraklara tutkulu.

Hep özlem duymuştu, havasına, suyuna.

Zerem (herhalde), medrese eğitimi de almıştı.

Eğiten, öğüt veren, işini sağlam yapmış, İzzet Baysal müttakı bir mümin olmuştu.

Allah için, ibadet ederdi. İbadetinde, asla gösterişin izi bulunmazdı. Tevazu; ipekten bir libastı üstünde. Devrinde, DAŞ MEKTEPTEN öte, okumak pek yoktu. Ama o, İstanbul’a gidip, Mimarlık okudu. Bolu’ya döndü, bir takım inşaat işleri yaptı. Sonunda baktı ki; Bolu’nun biyannı Tatarlar mahallesi, eteyannı Borazanlar; ikisi arası “adi adımla” bi seeti (saat) bulmaz. İstanbul’un yanında “yumruk gada” bi yer.Adam bu Bolu’da “ne uzalu, ne gısalu” deyip, İstanbul’a gitti.

- Çalışkan, kararlı ve inatçı idi.

- Akıl ve zeka yönünden zengindi.

Daş (taş) başına ataş (ateş) yakıp, arı gibi çalıştı. Gündüzü, geceye kattı. Fırsatları kolladı. Piyasanın boşluklarını yakaladı. Üretti de üretti.

Helal kazanç, ona öğretilmişti.

Asla harama, haksız kazanca, tamah etmedi. Her işinde, Allah rızasını aradı. Yaptığı işi, en iyi yapmaya çalıştı.

Hortumcu, üçkağıtçı değildi.

Devleti tokatlamadan, hiç anlamaz, siyasi manevralardan, hoşlanmazdı. Particilikten çıkar ummadı. Kimseye eyvallah etmedi.

Hep tasarrufu sevdi. Hiç gösteriş için, savurganlık yapmadı.

Paltosunu tornistan (tersyüz edip) ettirip, ayakkabısını pençeletip, giydi.

Cimriliğinden değildi.

Öyle öğretilmişti. İslam inancıydı bu.

Dünya malı, insana Allah’ın emaneti idi. Eğer iyi kullanmazsan, verdiği gibi aniden alabilirdi de.

Savurganlık, Allah’ın emanetine, hıyanetlik demekti. O, emanete asla ihanet etmedi.

Yurt dışında konaklar, kocaman yatlar satın almadı. Safahat alemlerine dalmadı.

Ona, kazandığını; hak yolunda harcaması öğretilmişti.

O da öyle yaptı.

Çocukluğumda; İstanbul’da yaşayan, Bolulu yardımsever bir İzzet Baysal olduğunu; her yıl Bolu’ya [toplumsal hizmetlerde kullanılmak için yüklüce] para yardımı yaptığını duyardım.

Daha sonra sanayiciliği bıraktı.

İzzet Baysal Vakfını, kurmaya karar verdi.

Vakfı kurduğunda, “beden olarak yaşlı” bir insan vardı karşımızda.

(Belki kendi kendine; çok yaşlandığını, vakfının hizmetlerini gözleri ile göremeyeceğini düşünüyordu.)

İzzet Baysal vakfı, hizmete başladı ve bir mucize gerçekleşti

- İzzet Baysal için, zaman durmuştu.

- Hizmet aşkının verdiği “ilahi heyecan” onu coşturdu. Adeta gençleşmişti. Şunu da yapalım, bunu da yapalım diye, telaş içindeydi.

- İzzet Baysal hizmet heyecanı ile koşuştururken; bedeni yaşlanmayı unutmuştu. Eserleri yükseldikçe mutlu oluyor. Mutlu oldukça gençleşiyordu.

- Tüm Boluluların kalbinde taht kurmuştu.

- Ölmeden cennete kavuşmuştu.

05/03/2000 tarihinde “yolundan hiç ayrılmadığı, aşık olduğu” Rabbine kavuştu. Huzur, mutluluk, “Allah’a bağlılıkla dolu” ruhu mekan değiştirdi. Fani alemden ayrıldı.

Ve biz Bolululara “eserlerime sahip çıkın” vasiyetini bıraktı.

Vasiyet açık değildi.

Bolulular eserlere nasıl sahip çıkacaklardı.

[ Yaptığı binaları çok inandığı, güvendiği devletine ve onun bürokratlarına teslim etmişti. Binaların sahibi, yöneticisi onlardı. Resmen İzzet Baysal vakfı yöneticilerinin bile müdahale yetkisi yoktu.]

Bunu tarif etmemişti.

Eserlere sahip çıkın talimatı, yoruma muhtaçtı.

Çağımız iletişim ve tanıtım çağıdır.

Çocuklarımız ve gençlerimiz muhtelif yollarla:

Egoizme, sorumsuzluğa, ahlaksızlığa, ülküsüzlüğe, vatansızlığa özendiriliyor.

Şikayetçi olmak, üzülmek, dövünmek, kara kara düşünmek, çare değil.

Çare bulmak zorundayız.

İzzet Baysal’ın KİŞİLİĞİ,( çocuklarımız ve gençlerimiz için ) İDEAL örnektir.

Miras bıraktığı, en önemli ESERdir.

Önerim.

- İlköğretim okulları,

- Lise ve dengi okulları, için:

İzzet Baysal’ın hayatını, mücadelelerini, felsefesini, inançlarını (onu kurgulayan İslâm ahlakını) hikaye ve roman formatında anlatan kitaplar, video kasetleri hazırlatalım.

- Bu kitaplar ve kasetleri, her yıl yeni nesillere dağıtalım.

Bilinçli ve devamlı yapılan tanıtım çalışmaları sonucu:

- Nasıl Ahmet Mete Işıkara denilince: “çocukların aklına”depremden korunma fikri geliyor, ona DEPREM DEDE diyorlarsa;

- İzzet Baysal denince de: “çocukların aklına” dürüstlük, çalışkanlık ve Bolu’ya hizmet gelsin, ona BOLUM DEDE desinler.

BOLUM DEDE gibi olmaya özensinler.

Yeni İZZET BAYSALLAR yetişsin.

(*) Şeb-i Arus: Düğün gecesi demektir.

NOT: ŞEB-İ ARUS ile VUSLAT konusundaki düşüncelerimi ayrı bir yazıda anlatacağım.