Niye çok DÜRÜST, ÇOK ÇALIŞKAN, ÇOK BİLGİLİ, ÇOK BOLU SEVER, ÇOK HOŞGÖRÜLÜ, ÇOK SAKİN, ÇOK KARARLI, KENDİ ÇIKARINI DÜŞÜNMEYEN bir insandın Akın Abi;

O kadar BİLGE bir kişi olduğun halde, bu özelliklerin çağımızda geçersiz olduğunu nasıl da anlayamadın?

Oysa senin gibi MÜSTEŞARLAR DUAYENİ OLMUŞ, uzun yıllar başarı ile Türk sanayisinin planlamasına ve gelişmesine imza atmış bir insan;

Önce kendi cebini doldurup, ardından biz Bolulu’lara Devletin imkanlarını bol bulamaç kullandıramaz mıydı?

Öyle yapsaydın hergün heyetler halinde Sanayi Bakanlığı’nın kapısına dayanmaz mıydık?

Ne olurdu (bir çoklarının yaptığı gibi) devlet imkanlarını kendi malın gibi avuç avuç dağıtıverseydin. Cebinden mi çıkacaktı? Bak o zaman biz seni ne çok severdik. Elini eteğini şapur şupur öperdik. Kahvehanelerde, özel sohbetlerde birbirimize keyifle seni anlatırdık. Seni başımıza taç ederdik. Ankara’ya gidince her işimizi görüyor, en olmayacak işlerimizi bile, kına gibi un ediyor, derdik.

Adamın tekesi be tekesi, demez miydik? O zaman seni tüm Bolulu’lar tanımaz mıydı, TANIRDI.

Müsteşarlıktan üstün başarı ile emekli oldun. Tüm bürokrat ve teknik adamlara örnek oldun. YÖK’lere, Bilim Vakıflarına falan layık görüldün de ne oldu? Bizlere bir faydan mı oldu? Biz bize faydası olmayanı başımıza taç edecek kadar enayi miyiz?

O kadar büyük bilgi birikimin ve muhteşem itibarınla eğer bizim istediğimiz gibi bir adam olsaydın, emekli olur olmaz seni mebbus yapmaz mıydık? İşte o zaman Bakan, Başbakan bile olurdun.

Bizde ağlamayan çocuğa meme vermezler. Sen ne yaptın emekli olunca, kök gibi Ankara’da oturdun.

Oysa Müsteşarken Devlet imkanlarını doldurup taslara, dağıtsaydın dostlara “Bu bürokratken bunları yaptı, birde mebus olursa bizi abad eder” deyip seni gümbür gümbür mebbus etmez miydik?

Bizi çocuk gibi avutmalıydın. Kurt masalları anlatmalıydın. Pembe tablolar çizip, bizim gözümüzün içine baka baka bize tatlı tatlı yalanlar söylemeliydin.

İşte o zaman seni efsane kahramanı yapardık.

Şimdi ne oldu, işte öldün (ALLAH RAHMET EYLESİN) o kadar değerli bir hemşehrimiz olduğun halde bize kendini tanıtmadığın için cenazene yüz-iki yüz Bolulu katıldı.

Eğer istediğimiz gibi bir adam olsaydın, yer gök adam almazdı, birbirimizi ezerdik. Sen hiç bizi öyle görmedin mi?

Hem bize, hem kendine yazık ettin...

Yazık ettin AKIN ABİ.

Ama iyiki de öyle ettin.

Sen nesli tükenmekte olan kelaynak kuşları gibiydin. Bizler için bir örnektin, şimdi bir SEMBOL oldun. Bizi sarstın AKIN ABİ. Tabutundan bana seslendiğini duyar gibi oldum. Sanki inandığın değerlerden vazgeçme, onları koru, onları savun, kenara çekilme, küsme, tek başına kalsan da mücadele et. Bıkmadan, usanmadan anlat, yaz. Fincancı katırlarını ürküt, kırk katıra da, kırk satıra da hazır ol, tek başına kalsan da devam et, dedin. Sanki çekildiğim köşemden beni çıkmaya senin cenazen ikna etti AKIN ABİ. Rahat uyu, birgün mutlaka senin yolun olan SIRAT-İ MÜSTAKİM (doğruyol) bu toplumunda yolu olur.

Ama er, ama geç...

Şimdilik hava puslu, doğru yolu net göremiyoruz belki ama; inan Bolulu’nun mayası hastır. Bolu iyi ve güzel insanlar kentidir. Kötü insan azdır aramızda...

Birgün mutlaka iyiyle, kötüyü ayırt eder ve senin yoluna ulaşırız.

ALLAH RAHMET EYLESİN, RAHAT UYU AKIN ABİ...