Tekerleğin icadı, insanlığın en önemli buluşudur.

İlk tekerlek; belki tam yuvarlak bile değildi. Tekerleğin bugünkü hale gelmesi, uzun asırlar aldı.

Kolay değildir, mükemmeli yakalamak.

Başlangıçta, en iyiyi yapmak.

En iyiyi yapma iddiası ile, bir işe başlayanlar, “iyiyi bile başaramadıklarını görerek” üzülürler.

Önemli olan; iyi niyetle, bir işe başlamaktır.

İzzet Baysal’a şükran günlerine, emeği geçen tüm insanları, bu anlamda, kutlamak gerek.

Eminim; önümüzdeki yıllarda, şükran günleri, daha iyi olacaktır.

Şükran günü komitesinin; bu günden, yeni öneriler beklediğini sanırım.

Rahmetli İzzet Baysal;

-Çağdaş düşünen.

- Pozitif akla, değer veren.

- Toplumun; ekonomik kalkınmasının, verimli üretimden geçtiğine, inanan.

- Araştırma ve incelemeden yana, israfı hiç sevmeyen.

- Manevi duyguları, çok zengin.

- Allah’ın rızasının, insanlığa hizmetten geçtiğine, iman etmiş.

- Kuran ahlakını, dustur edinmiş, örnek bir insandı.

- Çok gülmezdi.

- Ciddi, fakat, sevgi dolu idi.

- Safahat, seviyesiz eğlence, onun, sevmediği şeylerdendi.

- Öz kültürümüze, bizi biz yapan değerlere, sıkı sıkıya bağlı idi.

- Asla populist olmadı.

- Topluma şirin görünmek adına “toplumsal değerlere zarar verebilecek” işlere asla kalkışmadı.

- Çoğunluk öyle istiyor diye “inanmadığı işlere” evet demedi.

- En olmadık zamanlarda, “herkesin sus pus olduğu dönemlerde,” yalnız kalma, sıkıntıya düşme pahasına “cesaretle düşüncesini dile getirmekten” çekinmedi.

- Her zaman, tasarruftan yana oldu. Bir lambanın yettiği yerde, iki lamba yakmadı.

- Çok zengin olduğu halde, bir bardak suyu bile, ziyan etmemeye, özen gösterdi.

Gelecek yıllarda yapılacak, şükran günlerini; İzzet Baysal amcanın, prensipleri doğrultusunda tertiplemeliyiz.

Hedef: toplumun tüm bireylerini, İzzet Baysallaştırmak olmalıdır.

ÖNERİLERİM:

İzzet Baysal Üniversitesi; Bolu kültürü ile ilgili araştırmalara öncelik vermelidir.

[Cönkler, bozlaklar, koşmalar vs. araştırılmalıdır. (bildiğim kadarı ile bazı çalışmalar yapıldı.)]

Örf, adet ve törelerimiz (menşe’ileri, değişim ve gelişimleri) vs. ile ilgili araştırmalar yapılmalıdır.

Türbeler, yatırlar ve oralarda yatan zatların, kimlikleri, özellikleri incelenmelidir.

- Bolu tarihi ile ilgili detaylı araştırmalar, yapılmalıdır.

- Prehistorik dönem.

- Klasik dönem, “Grek-Roma-Bitinya.”

- Bizans dönemi.

- Selçuklu ve Osmanlı dönemi.

- Cumhuriyet dönemi.

- Bolu’nun flora ve faunası ile ilgili, araştırmalara hız verilmelidir.

- Bolu yer altı zenginlikleri ile ilgili, araştırmalar yapılmalıdır.

En başarılı olanlara ödüller verilmelidir.

- En başarılı okullar,

- En başarılı zanaatkarlar (her meslek dalı ayrı,ayrı)

- En başarılı endüstri kuruluşları,

- En temiz mahalle,

- En güzel bahçe,

- En başarılı işçiler,

- En başarılı bürokratlar,

- En başarılı iş adamları,gibi

Yarışmalar düzenlenmelidir.

1-Güzel sanatlarla ilgili yarışmalar, Heykel, Resim, Müzik, Şiir, Hikaye, Roman vs.

2-Teknolojik buluşlar, ödüllendirilmelidir.

Bu yazdığım öneriler; ilk planda aklıma gelen, ham düşüncelerdir.

Üzerinde çok düşünülmesi, oya gibi işlenmesi gerekir.

Haydi sevgili dostlar...

Populizmi bir yana bırakalım.

İyilik, güzellik, dürüstlük, çalışkanlığı, öne koyalım.

İzzet Baysallaşma yoluna girelim.

Başarı ve mutluluk, bu yoldadır.

KÜLTÜRÜMÜZÜ TANITMAK İÇİN ÖNCE TANIMAK GEREK

Kültür Bakanlığının emri gereği:

18-26 MAYIS 2002’de Ankara’da II. İller Kültür Fuarı yapılıyor.

Bolu, bu fuara iştirak ediyor.

Gaye: BOLU KÜLTÜRÜNÜ TANITMAK.

(Bu, Fuarda mı yapılmalı? o ayrı iş.)

Ne güzel.

Bolu, Bolu’yu Bolu yapan, kültür değerlerini, mutlaka tanıtmalıdır.

Ama nasıl?

İşte, zurnanın ZIRT dediği nokta, burada.

Bolu kültürünü, tanıtmak için, ilk şart:

Bolu kültürünü tanımaktır.

Bolu kültürünü, biz tanıyor muyuz?

Örflerimizi, adetlerimizi, törelerimizi, sanatımızı, zanaatlarımızı, müziğimizi, velhasıl asırlar boyu, damla damla, imbikten süzülürcesine, oya gibi işlenerek, bizi biz yapan değerleri, biliyor muyuz?

Emin değilim.

En azından; kendimi sorguladığımda, “-Evet; Bolu kültürünü biliyorum” diyemiyorum.

Öylesine kopmuşuz ki; kendi öz kültürümüzden (bizi, biz yapan, gerçek değerlerden)

Öylesine yüklenmişiz ki, yoz değerleri.

Sapla saman, öylesine, karışmış ki.

Çık işin içinden, çıkabilirsen.

PARA KAZANMANIN KOLAY YOLU

Fuarlar; ülke içinde üretilen mal, ve hizmetlerin, tanıtım vasıtalarından biridir.

Genel anlamı ile; reklamcılığın bir dalıdır.

Ticari bir olaydır. Bu işi ticari firmalar yapar. Ürünlerinin, reklamını yapmak isteyenlerle, direkt temas kurarlar. Ürününü, “daha çok satmak isteyen”, firmalar, “bu firmaların hizmetini” satın alır.

Neticede, söz konusu olan, tanıtım yolu ile, ürünü, “daha çok satmak”, kârı, maksimize etmektir.

Firmalar “fuar vasıtası ile” kârını artırabileceğine, karar verirse, bu işe girer. Fuarcılık firmalarının işi, kolay değildir.

Ticari firmaya gideceksin, firma; “ürününü tanıtacağına” inanacak, “maliyet-kâr” analizi yapacak ve “tanıtıma” karar verecek.

Bu işin, kolay yolu yok mudur?

Tabi ki vardır.

Form fuarcılık A.Ş., bu kolay yolu bulmuş.

Kültür Bakanlığına, müracaat etmiş.

Bakanlık; tüm Valiliklere “Renk Renk Türkiye, İller Kültür Fuarına” katılın, emri çıkarmış. Valilikler, bakanlık emirlerine, karşı çıkamazlar. (Hele bu emre, “İç İşleri Bakanlığı da,” iştirak etmişse)

Valilikler’de, hemen toplantılar başlatılır. Bir yığın rutin iş, aksatılır.

Yazışmalar yapılır. Bürokrasi çarkı, işletilir. Hiç kimse; maliyet, fayda analizi, yapmaz. Emir uygulanmalıdır.

Neden, niçin diye, sorulmaz.

Faydası var mı, yok mu, araştırılmaz.

Önemli olan; emrin uygulanmasıdır.

Emir, yerine getirilir.

Paralar harcanır.

Bilanço çıkarılmaz, kâr-zarar hesabı yapılmaz.

Sevgili Okurlar:

Şu basit olaya, bir bakın.

Sadece Bolu ili: 28 Milyar “görünen” harcama yapmış, bu fuar için. Bunun bir de, görünmeyen bölümü, var.

- Yapılan toplantılarda, harcanan zaman!

- Bu toplantılar yüzünden, aksayan işler!

Fuar malzemelerinin, görevlilerin, Ankara’ya götürülüp, getirilmesi, yatırılması, yiyip içmeleri, görevlilerin harcırahları, vs.

Bunlar, az para tutmaz. (Hele hele, aksayan rutin işlerin, hesabı hiç çıkarılamaz.)

Görünmeyen giderlere de, biz “olsa, olsa metodu ile” 12 Milyar koyalım, etti mi 40 Milyar. 80 İlin, her birinin, 40’ar milyar harcadığını, düşünürsek, etti mi, 3.2 Trilyon.

Ne için yapılıyor, bu fuar?

Ne için harcanıyor, bu para?

Kültür, ticari bir mal mıdır?

NEDİR KÜLTÜR?

Kültür; bir toplumun, tüm değerleridir.

Yaşamı olan, bir olgudur.

Bir kısım kültür değerleri, zaman içinde, erir gider, yerine, başka değerler, gelir.

Çoğu kez; gidenlerin yerine, daha yoz, değerler gelir.

Devletin görevi; kaybolmaya yüz tutan, kültür değerlerini, koruyup kollamaktadır.

Zor bir iştir, bu.

İnanç ister, yürek ister.

Aklı, öne koymak gerekir.

Gibi yapmak, toplumu yanıltmak, kolaydır.

[Hele, hele kolay’ı seven, kendi öz kültürünü, sahiplenme arzu ve bilinci olmayan toplumlarda.]

Kimse sorgulamaz.

Neden demez.

Dağıtırsın çam fidanı, oynatırsın halk oyunları, “ucuz, ucuz da” karın doyurtursun, “olmayan zanaatları” var gibi gösterdin mi, olur biter.

Nasıl olsa, kimse sormaz.

Böyle şey olur mu? “THONET” (x) bizim kültürümüz mü?, “Bolu usulü, BOLCA hindi kebabı”(x) bizim yemek kültürümüzde, var mı? demez.

FUAR’IN DEVAMI ALAMANYA’DA

12-16/06/2002 Tarihleri arasında, aynı FORM fuarcılık A.Ş. Alamanya’nın Köln kentinde, Renk Renk Türkiye İller Kültür Fuarını, tekrarlıyacakmış.

Eminim; “Bolu gibi,” tüm illerimiz de, oraya katılacaktır.

Alamanla; bizim kültürümüzü, çok merak edelerimiş. Eferin, şu Bolululara, gidemin Bolu’ya, biraz gaşuk, biraz ibruk, biraz thonet alamın. Höşmelim, Palize (x) yiyemin, Bolu usulü, Bolca hindi kebabı, tadamın, derle’miş.

Alamanla, böyle karar verüle’miş; turistik seyahatler için.

Fesuphanallah...!

Köln için, yapılacak harcamalar, Ankara’dakinden, çok fazla olurmuş.

Vassın olsun; bi on - on beş trilyon da, o fuar için harcayamın.

Dövletimiz, zengün değilse bile; Nasolsa, İMF Babamız va. Sıkışusak, o verü!!!

Allah, İMF’ye zeval vemesin.

NOT : Bu fuarlar, her yıl tekrarlanacakmış; mücüdele olsun...

(X) THONET: 19. Yüzyılda, Avrupa’da, ortaya çıkmış, bir mobilya tipidir.
“Adından da belli olduğu gibi,” bizim kültürümüzün ürünü değildir.

(X) Bolca Hindi, “bir kebap türetmiş” ne güzel! Ticari anlamda kutlarım kendilerini. Bolca Hindi ve onun ürünleri, tüm ülkemizde, hatta uluslar arası fuarlar’da, tanıtılmalıdır. Gurur duyarız. (Ama; Renk Renk İller Kültür fuarında, Bolu yemek kültürünün, bir parçası olarak değil.)

(x) Fuar Davetiyesinde Palize ve Höşmelim yazılı...
Höşmelim’in doğrusu; HÖŞMERİM, Palize’nin doğrusu; PALUZE’dir.