Mimarlık ve mühendislik fakültesinin açılış töreni vardı.

?Şeref konuğu, Başbakan yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener?.

****

Törene gecikerek gidebildim.

Ahmet Baysal ağabey konuşuyordu.

Üniversiteden istenen, bir bedelden söz ederken;

sesi titremeye başladı.

?Bu titreme?, (bana göre) bir isyanın ifadesiydi.

Belli ki, çok üzülmüştü.

****

Mizacı itibarı ile o:

*-Kolay, kolay isyan etmez.

*-Karşılaştığı zorlukları, aşmaya çalışır.

*-Mecbur kalmazsa, devletten şikayetci olmaz

İçimden; ?hantal bürokrasi(*)? gene yapacağını yapmış dedim.

****

Ahmet abiden sonra kürsüye belediye başkanı ve vali çıktı.

Sıra, Başbakan yardımcısına geldi.

*- A.İ.B.Ü.?nün kendi üniversitesi olduğunu, söyledi.

*- Sorunlarını, kendi sorunu kabul ettiğini ifade etti.

Ve ardından, sözü;

Ahmet abinin şikayetine getirdi.

****

Ona göre:

*- Konu şikayet etmeye değmeyecek kadar basitti.

*- Rektörlük devlete, koy benim bütçeme, o arsa bedeli kadar ek ödenek demeliymiş.

*-Devlet bürokrasisi ?şıpın işi?, ek ödeneği koyarmış.

*-Üniversite de, o ödenekle, talep edilen bedeli, ödeyiverirmiş.

*-İ. Baysal vakfı?nın sorumluluğu, olmazmış.

(Sayın Rektör, bu kadar basit bir problemi(!), neden çözememiş bilmem ki)

!!!!!!!!!

??????

Netice olarak:

-Meraklanmayın bu işi çözeriz demiş oldu.

(umarım çözülür(!))

Konuşması bitti, kürsüden indi.

Hafifçe gülümsedim(*).

Salon boşaldı.

****

Açılış için yeni binaya geçildi.

*-Kurdele kesimi,

*-binanın gezilmesi,

*-öğle yemeği.

*-tekrar salona dönüldü.

(sayın bakanın konuşması için)

Salonda, öğrenci çoktu.

Konuşmanın konusu da:

?değişim ve gençlik? idi.

****

Bu defa:

*-Sahneye çıkan bir politikacı değildi.

*-Anadolu kokan, bir düşünce adamıydı.

-İçten, coşkulu,

- pırıl, pırıl, aydınlık.

?Kainatın ve zamanın? oluşumundan başladı söze.

Gençliği tanımladı.

Değişim dedi.

Tarihimizden örnekler verdi.

Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Yunus Emre gibi;

sevgi mimarlarından söz etti.

Çağlayan gibi çağladı.

Irmak gibi aktı.

Kelebek gibiydi sözleri.

Uçtu da uçtu.

Daldan dala, çiçekten çiçeğe kondu.

Salonda çıt çıkmıyordu.

Sunduğu sanki Kevser şarabıydı.

Dinleyenler mest olmuştu.

Konuşma bitince;

Alkışlar, alkışlar.

?Ben ayakta alkışladım.?

Yüreğim tomur, tomur oldu.

Umut çiçeklerim açtı.

Keyiflendim.

****

Keyiflenmemin nedenlerinden biri:

*-O konuşmanın, ?Okuyup, anlayıp, düşünerek, inanıp, ilerlemek?(1)

başlıklı yazımın, açılımı gibi olmasıydı.

****

Keyifim, gün boyu sürdü.

Ertesi gün, Hürriyet?i okurken ayıldım.

Neden mi?

O muhteşem konuşmayı, irticalen yaptığını sanmıştım.

Meğer ?TOBB ETÜ? de ki, konuşmasının tekrarı imiş.

[Şeytan dürttü.

*- Konuşma, danışmanlarca mı hazırlanmıştı?

*- Nabza göre şerbet miydi ?]

(Şeytanın, münafıklığını engelledim.)

*-?Nabza göre şerbet?se bile, güzeldi.

Yozluğa, yobazlığa ışık yakmıyordu.

****

Umarım:

*- o tip, düşünce dillendirmeler çoğalır.

*-Akıl, bilim ve gönül öne çıkar.

Amin.

????????????????????????????????????-

(*)- Ah o hantal bürokrasi ve formaliteler labirenti!

*-Akıl ve inisiyatife geçit vermez.

*-Bir işi ?oldurmaya? değil, ?öldürmeye? çalışır.

*-Aşılması çok zordur.

*-Bakan, makan dinlemez .

*-Bildiğini okur.

(**):Neden mi gülümsedim?

1-Çocukluğumda dürbünle oynardım.

Bakınca her cisim büyürdü.

Tersinden bakınca da, küçülürdü.

Şaşardım.

Bizim gibi bakmıyordu.

Yeri farklıydı.

Oradan bakınca, meseleler ?herhalde? küçülüyordu.

2-Sayın Bakan yıllar önce de, aynı kürsüden konuşmuştu.

(Hafızam beni yanıltmıyorsa).

?Üniversitenin yılan hikayesine dönen ?on altı milyon dolarlık?

kredi problemi kendisine anlatıldığında da?

benzer tavır sergilemişti.

Ve de o konuşmadan sonra, bir şey değişmemiş, bürokrasi ve formalite duvarı aşılamamıştı. (o dert bittimi?)

NOT-:(1)- 12/2/2007 t. ?Boluca?, köşe yazısı