Vilayet Sarayı bir ilin şerefi ve SEMBOLÜ dür. O il merkezinin en kıymetli alanını işgal eder. Bolu’nun merkezi hükümet meydanıdır. Meydanın en değerli alanı, hükümet konağı kalıntısının bulunduğu arsadır. Bu arsa Tapu ve Sağlık Müdürlüğü binası ile birlikte 5000 m² dir. Tapu ve Sağlık Müdürlüğü “Hükümet Konağı kalıntısı gibi” ekonomik ömrünü tamamlamış binalardır. Yıkılmalarında hiçbir mahsur yoktur. [TV’lerde izliyoruz. Batıda arsası kıymetli büyük binalar dinamitle yıkılıp, yerine daha büyük ve modern binalar yapılıyor.] Halkımızın büyük bir ekseriyetine göre; bu binalar yıkılmalı ve yerine (Bolu’nun “gelecek elli yıllık ihtiyacını karşılayacak” geniş bahçeleri, havuz ve şadırvanları olan) çağdaş bir VİLAYET SARAYI inşa edilmelidir. Böyle bir vilayet sarayına Bolu’nun ihtiyacı vardır. Bolu buna layıktır.

HÜKÜMET KONAĞI İNŞAATI TAMAMLANIRSA

Bazı çevreler “mevcut tuğla, çelik ve ytong yığının eski eser olduğunu iddia ederek”, inşaatın devam edilmesini ısrarla talep edebilir. Valilikte bu görüşe uymak zorunda kalabilir.

O taktirde ortaya üç katlı otuz altı odalı, “19.yüzyıl ihtiyacına göre planlanmış KOPYA” bir bina çıkacaktır. Bu bina “değil gelecek elli yılın” vilayetin bugünkü ihtiyacını bile karşılayamayacaktır.

Eskiden olduğu gibi sadece Vali ve Vali Yardımcılarının oturacağı bir mekan haline gelecektir. O taktirde de hemşehrilerimiz “işlerini halletmek için resmi daireler arasında koşuşturarak” para, emek ve zaman kaybetmeye devam edecektir.

VİLAYET SARAYI İHTİYAÇTIR

Mızrak çuvala sığmaz.

Uzun vadede; ihtiyaçlara ve halkın isteğine karşı konulamaz.

Sayın Valimiz; Hükümet konağı ile ilgili toplantıda, mevcut kalıntı yıkılıp, yerine vilayet sarayı yapılamadığı taktirde “ihtiyacı karşılamak üzere” inşa edilmesi gerekli vilayet sarayı için başta kültür merkezini olmak üzere, birçok alanı incelemekte olduğunu ifade etmiştir.

Bir gün mutlaka; Bolu’ya bir vilayet sarayı yapılacaktır.

O zaman mevcut hükümet konağı boşaltılacak, boş binaya bir kamu kuruluşu yerleştirilecektir.

KENAR BİR SEMTTE VİLAYET SARAYI, HÜKÜMET MEYDANINDA BİR KAMU KURULUŞU, Ne kadar komik bir durum olur, değil mi?

ZARARIN NERESİNDEN DÖNÜLÜRSE KARDIR

K.T.V.K Kurulunun “mevcut tuğla, çelik ve ytong yığınına” eski eser demekte ısrar edeceğini ümit etmiyoruz.

Ne var ki kurul ısrar edebilir. Bu onun yetkisindedir. Hiç kimse karşı gelemez.

O halde; mevcudun sökülüp, başka bir arsaya taşınması için kuruldan izin istenebilir. (Mısır’da Ebu Simbel Tapınağı sökülüp taşınmıştır.)

Bu yapıldığı taktirde; orijinal projeye uygun, temelleri sağlam, orijinal malzemeler kullanılarak bina yeniden inşa edilebilir.

Hiç kimse karışık malzeme ile tamamlanacak zayıf binaya orijinal tarihi eser demek zorunda kalmaz.

Bolu’nun en kıymetli arsası kurtarılmış, üzerine vilayet sarayı inşa etme şansı yaratılmış olur.

Bu vesile ile hurda tapu binası, sağlık müdürlüğü binası, arka bahçedeki sundurmalı araba garajı, kömür deposu, boş ve kirli havuz yıkılarak mezbele görünümü ortadan kaldırılır.

Halkımızın gözünün kirlenmesi önlenmiş olur.

Bolu’nun temiz ve çağdaş bir şehir olması lazımdır.

Mevcut kalıntı üzerine inşaata devam edilirse;

I - Eskiyi onarmak, yeni yapmaktan zordur. Konu restorasyondur.

Binanın zayıflığı ortadadır. (İnşaat çelik iskelet ve ytong gibi çeşitli karakterde malzemeler ilavesi ile karmaşık hale getirilmiştir.) Böyle bir binanın restorasyonunun kaça mal olacağını ve ne zaman biteceğini hesap etmek imkansızdır. Masraf yönünden dipsiz kuyu gibidir. Yapılacak masraflar dipsiz kuyuda kaybolacak, bina “halkın zihninde” sağlamlığı şüpheli izi bırakacak “Safranbolu’nun cinci hanı gibi” bitimi yılan hikayesine dönecektir.

II - Kalıntı yıkılır ise; çelik iskelet, ytong ve yığma tuğlalar ziyan edilmeden sökülebilir. Sadece işçilik giderleri zarardır.

Böyle bir karar alındığında;

1- Çok değerli arsa kurtulur.

2- Vilayet Sarayı bir kenar yere inşa edilmez.

3- Fuzuli masraf önlenir.

HAYRET BİR ŞEY; TUĞLA, ÇELİK, YTONG YIĞINI TARİHİ ESERMİŞ

Mimarlar Odası Başkanı Nadir Bey kardeşim, hükümet konağının çok eski bir fotoğrafını bulmuş, o fotoğrafını yayınlayıp; “hayret bir şey bu bina tarihi eser değilmiş!” diyor.

Kardeşim Nadir Bey, tarihi eserler karşısında duyarlı olman güzel bir davranış. Bu davranışı tarihi eser yok edilmeden önce NEDEN göstermedin.

Hükümet konağı senin gözünün önünde çatır çatır yıkılırken nerede idin?

Binayı hangi ustaların, kalfaların yaptığını bilmiyorum, “öğreneceğim” diyorsun,

Uğraşma, ben anlatayım.

Binanın inşası kültür ve sanatımızı dışlamaya başladığımız döneme rastlar.

O dönem Mimari tarzlarımızı da beğenmemeye başlamıştık. O tarzları yaratıp kullanan (çoğu etnik anlamda Türk olmayan) mimarlarımız gözden düşmüştü.

Avrupai olmak moda idi.

Avrupalının yaptığı her şey güzeldi. Bu nedenle saray baş mimarlığına Avrupai tarzları bilen Ermeni asıllı SERKİS BALYAN ve kardeşi getirildi. Onlardan Avrupai binalar isteniyordu. O dönem Avrupa’da Barok ve Ampir üslupları moda idi. BALYAN ailesi bu üslupları bize adapte ettiler. Ortaya bizden olmayan “Avrupa’dakilere de pek benzemeyen” işler çıktı.

Dünya sanat tarihçileri bu dönemimize hiç önem vermezler. Onların övdüğü BALYAN ailesinden önceki dönemlerdir.

BALYAN ailesi bilerek veya bilmeyerek mimarimizin özünden kopmasını sağlamıştır. Aile ve kalfaları hanedan için saraylar, “genelde tek tip” hükümet konakları ve kışlalar üretmiştir.

Bu yapılara hem İstanbul’da (Davut Paşa, Selimiye Kışlası gibi) hem de Anadolu’da rastlamak mümkündür.

Hükümet Konağı; ailenin SERKİS BAYLAN dönemine rastlar. Onun kalfalarından birinin eseri olması gerekir. Sanatsal değeri azdır. Senin fotoğrafını yayınladığın o binanın yerinde yeller esiyor.

Kusura bakma; hatırın için tuğla, çelik ve ytong yığınına eski eser diyemem.

Nadirciğim Türk Ulusu, Türk’ü, Ermeni’si, Kürdü, Rum’u, Çerkez’i, Abhaz’ı, Laz’ı vs. ile bir bütündür. Kendini bu ülkenin evladı gören ve ona hizmet eden herkes “etnik kimliği ne olursa olsun” öz kardeşimizdir.

Ermeni sözcüğünü kullandığım için beni yargıladığına göre;

Sence :

- Ermeni kelimesi aşağılama anlamı mı taşıyor?

- Ermeni’ye, Amerikalı veya İngiliz mi demem lazımdı?

- Ben “kültürümüzün içine edenlere” saygı duymak zorunda mıyım?

NOT : Nadir Bey kardeşim;

Bolu’da kurulun tescil edip, kaderine terk ederek, çürümesini beklediği, çökme noktasına gelenlerine de mail-i inhidam kararı verdiği pek çok bina var. Mimarlar Odası Başkanı olarak neden onları sahiplenmiyor, onlar için feryat etmiyor, görmezden geliyorsun?