Hak!!

Bizim inanç sistemimizin temel kavramıdır.

Öyle ki:

Tanrıya, HAK'da deriz.

Hak, deyince akan sular durur.

Dünyanın düzeni, hak üzerine kuruludur.

Bütün kavgalar, ?hak dengesinin? bozulmasından çıkar.

Hak dengesi varsa, huzur ve mutluluk vardır.

Marifet; hak' kı yedirmemektir.

Hak sahasına, HAK direkt müdahale etmez.

HAK, hak yiyeni de, hakkını yedireni de tasvip etmez.

HAK, huzuruna varanı ?hak terazisi? ile yargılar.

Hak yiyenleri cezalandırır.

Yemeyenleri mükafatlandırır.

Hakkını yedirenleri de pek hoş görmez.

Onları (haklarını yedirmiş olmaları dolayısı ile, çektikleri sıkıntılar ile baş başa bırakarak) cezalandırmış olur.

Hak'kı savunmak,onu yedirmemek esastır.

Ne var ki; hak'kı savunmak, pekte kolay değildir.

*AKIL

*BİLGİ

*YÜREK

*DÜŞÜNCE

*İNANÇ

*GAYRET

İster.!!!!

Bunlardan biri, o birey veya toplulukta yoksa????

Hak'kı haketmek zordur.

Sevgili hemşehrilerim!

Size uzun yıllar:

*Gargadan başka kuş, heserden (hisar tepesi) başga yokuş tanıma.

*Azcık aşım, gaygusuz başım.

*Yaz va, gış va, evecek ne iş va.

*İleri gitme başına, geri galma gıçına vurula.

*Böyükle, bizden iyi bilü.

*Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın

*Alemlen gelen, düğün bayram

Türünden, ?uyuşturucu? lar aşılandı.

Siz, tepki veremez hale getirildiniz.

Munis dostlar!

İşte, gene bir haksızlık ile karşı karşıyasınız.

Bu haksızlık, hükümet tarafından, kasti olarak yapılmadı.

Ya neden yapıldı?

DİE'nin hesap-yöntem hatası yüzünden!

Hesap- yöntem hatasını DİE saklı- gizli mi yaptı? Yo!!!

DİE 2000 yılı ile ilgili GSYİH hesaplarını 2002 yılı başında yayınladı.

Açıp, okudunuz mu?

Ben, 11/2/2OO2 Tarihli köşemde, ?İSTATİSTİK EN BÜYÜK YALAN OLURSA ÇEK BİR PLAN, NOHUTLU OLSUN? başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıda; Bolu'nun 5685 $ GSYİH ile Türkiye'nin ikinci en zengin il gösterilmesinin yanlışlığını, FERYAT EDEREK vurgulamıştım.

O yazı, bir ALARM dı.

O alarmı duydunuz mu?

HAYIR!!!

TINMADINIZ bile!

Eğer o tarihte harekete geçmiş olsaydık, Bolu belki de teşvik kapsamına alınmış olabilirdi.

Eğri oturup, doğru konuşalım.

Hele bir düşünün!

Siz, size sahip çıktınız mı?

Kendi meselelerinizi, kendiniz düşündünüz mü?

Vaktinizi, ?hep kısır çekişmelerle? geçirmediniz mi?

İşte, bıçak kemiğe dayandı.

Dem bu dem, an bu andır.

Kimseden, medet ummayın.

Hakkınızı, avucunuza koyuversinler diye beklemeyin.

Silkinin!

Haksızlık karşısında, asla susmayın.

Hakkınızı yedirmeyin.

Unutmayın:

Hak verilmez, alınır.

Ama, haklı olmak lazımdır.

Bu da yetmez.

Sabır ve inatla, hakkınızın peşinde koşmalısınız.

Asla, ?bana ne? dememelisiniz.

O halde bile, neticeye ulaşamaya bilirsiniz.

Yılmayınız.

Gayrete devam ediniz.

Bir yandan da, moralinizi bozmadan, daha çok üretmeye ve kazanmaya çalışınız.

Haksızlık ve zorlukların da, bir iyi yanı vardır.

O iyi yan; mağdurların, bilinçlenmesini, bilenmesini, birleşmesini sağlamasıdır.

Bilinçlenme, bilenme ve birleşmenin, temeli atılmış, kıvılcımlaşma başlamıştır.

Marifet, bu kıvılcımı, üfleyip, alevlendirmektir.

Haydi dostlar, hep beraber üfleyelim.