- Et’e kemiğe büründüm.

Yunus diye göründüm.

- Beni bende demen,

Bende değilem,

Bir ben vardur bende,

Benden içerü.

Diyen,

“Türk kültürü ve İslam öğretisi ile yoğrulmuş” sufi ozan,gönül eri,

Yunus Emre.

İnsan denen, “et ve kemikten oluşan yaratığın” asıl kimliğini;ruh’un

oluşturduğunu,ne de güzel ifade etmiş.

Alperenler’in hedefiydi “insan ruhu”

Onu eğitmek,yüceltmekti gayeleri.

İnsanın doğuştan egoist olduğunu,

Bu yaratığın,”toplu halde yaşamayı becerebilirse”

başarılı olabileceğini biliyorlardı.

Başarılı olmanın sırrının da, diğerkam’lık olduğunun

farkındaydılar.

Egoizmi aşağıladılar.

Nefis’e köpek muamelesi yaptılar.

Ve ona hakim olmanın metodlarını geliştirdiler.

Överek,yücelttikleri;insana hizmetti.

Bu,karşılık beklenmeden yapılmalıydı.

Bunun adı dostluktu.

Dost,çıkar düşünmeden hizmet ederdi,

Dosta YAR,dost topluluğuna YARAN dediler.

Yaranlığa girmek için tek şart vardı :

Karşılıksız sevme ve hizmet etmeyi benimseme.

Tasavvufi düşüncede sufi olan bu insanlar;

İnsan ruhunu eğitip, yüceltmeye uğraşırken,bedenin maddi ihtiyaçlarını da

düşündü.

XIII. Yüzyılda (Ahi Evran’ın gayretleri ile) Anadolu’da AHİ’lik teşkilatlarını

oluşturdular.

Gönülde SUFİ,insanlıkta YAR,meslekte AHİ idiler.

Ahi,kardeş demekti.

Bu kardeşliğin, çok katı ,değişmez kuralları vardı.

Ahiler ;

- Galip durumdayken affetmeyi,

- Hiddetli iken yumuşak davranmayı,

- Düşmana bile iyilik etmeyi,

- Kendisi muhtaç iken bile başkasına yardım etmeyi benimserlerdi.

Ahi birlikleri ;ustalar,kalfalar ve çıraklardan oluşurdu.

Yükselmek için mesleki ehliyet ve liyakat şarttı.

Mesleği çok iyi öğrenmedikçe dükkan açamazlardı.

Esnaf sayısı,iş aletleri ve tezgahlar sınırlandırılır,

İhtiyaca göre mal üretimi yapılırdı.

En saygı değer ve yaşça önde bulunan

üstad,teşkilatın reisi olup,ona AHİ denirdi.

Bunların,zanaat mensupları üzerinde nüfuzu vardı.

Ahi babalar,genelde Kırşehir’deki Ahi Evran Tekkesine bağlı idi.

Ahilik nizamnamesine “Fütüvvetname” adı verilirdi.

Ahiler, (bu kitaplarda belirtilen) dini,ahlaki emirlere uymak zorunda idi.

Teşkilat mensuplarında bulunması gereken vasıflar;

VEFA, DOĞRULUK, EMNİYET, CÖMERTLİK, TEVAZU, İHVAN’A NASİHAT, ONLARI DOĞRU YOLA SEVKETME,AFFEDİCİ OLMA VE TÖVBE idi.

İÇKİ,ZİNA,YALAN,GIYBET,HİLE gibi davranışlar ise meslekten atılmayı

gerektiren sebeplerdendi.

XIV. yüzyılda, Anadolu’yu dolaşan İbn-i Batuta seyahatnamesinde :

Antalya, Burdur, Ladik, Milas, Konya, Niğde, Aksaray, Balıkesir, Sivas, Erzincan, Kayseri, Erzurum, Manisa, Bursa, Kastamonu ve BOLU şehirlerinde Ahi Teşkilatlanmasını gördüğünden bahsetmiştir.

BOLU ve kazaları,Ahiliğin önemli merkezlerindendi.

Yarenlik ve Ahilik;Bolu ve kazalarında : ahlak,doğruluk, dostluk, dayanışmaya dayanan, YÜKSEK AHLAK STANDARTLARINI oluşturmuş, toplumu,munis ve dingin bir hale getirmiş.

Üretimde ise ISO 9000’lerden çok daha önemli bir standart olan”ALLAH RIZASI STANDARDI’nı” yerleştirmişti.

Zanaatkarlar üretimi “hap yap para kap” mantığı ile yapmazdı.

Helal kazanç peşindeydiler.

Kazancın helal olması ise ;kaliteli üretim yapmakla mümkündü.

Namus,bugünkü gibi apışarasına sıkışıp kalmamıştı.

Ürettiği mal’ın kalitesi zanaatkarın namusu idi.

Bugün o felsefenin yerinde yeller esiyor.

Üretim kalitesi ile Namus arasındaki bağ kopuk.

Helal kazanç yerini “suyu bulandır,parayı dolandır” seviyesizliğine terketmiş.

Kim kimi kazıklayabilirse !!!

Saçı bitmedik yetimin hakkını gözeten kalmamış,yüzsüzlük moda.

İşte bu kirli ortamda bile Bolu’da Ahiliğin izlerine rastlamak mümkün.

Mudurnu ise “çağ’ın acımasız fırtınalarından daha geç etkilendiği için”Ahiliğin izlerini biraz daha net muhafaza etmişti.

Bugün Mudurnu da perişan, (1)

Bolu ve Mudurnu’da Ahilik ateşi, (üstü küllenmiş bir mangalda gibi) duruyor.

Ahilik ateşi biraz kurcalanır ve beslenirse canlanıp sosyal yapımızı ısıtabilir.

(1) Mudurnu ile ilgili durumu,köşemde “Gaşım size ne oldu” başlığı ile yazmıştım.

NOT: 18-20/10/2002’de Mudurnu’da yapılan “Ahilik ve Ekoturizm festivali,bir başlangıçtır.

Mudurnu için önemli bir turizm dalı olan ekoturizmi,festival konusu yapmak güzel bir düşünce.

Keşke : Ahilik,festival konusu yapılmasaydı,

Keşke : Yaşadığımız sosyal ve ekonomik krizi yenmenin çarelerinden olan,

İnanç yüklü,kurgusu atalarımıza ait,öz kültürümüzün ürünü, Ahi’lik sistemini,çağdaşlaştırmanın çarelerini araştıran,arama konferansı (beyin fırtınası) panel ve açık oturumları içeren bir “Ahilik haftası” yapılsaydı.

Daha iyi olmaz mıydı ?

Yapmak zor,eleştirmek kolaydır !!

(Gayem,eleştirmek değil,daha doğruyu aramak )

Keşkeleri ,ileride dikkate alınır ümidi ile sıraladım.

Festivale emeği geçenleri kutlarım.