Yalın ayak,

başı kabaktık.

İhtiyaçlarımız,

gaz-tuz-bez idi.

Onları da bulamazdık.

Velhasıl,

halimiz hal değildi.

Perişandık.

****

Önder oldun,

silkinip uyandık.

Toğrul(1) olup.

Yüreklerimizi,

doldurdun

Yedi düvel,

üstümüze geldi,

yılmadık, dayandık

Al kanlara boyandık.

****

O halleri,

anlatabilmek için,

Dağlarca olmak,

gerek:

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden.

****

Ardından;

*-Cumhuriyeti kurdun.

*-Devrimlerini yaptın.

*-Sürü (2)değil,

düşünen birey,

olmamızı öğütledin

*-Muasır medeniyeti,

hedef gösterdin.

*-Türk gençliğine;

İstiklal ve Cumhuriyeti ,

emanet edip

*-1938 yılının 10 kasım günü,

Hakkın rahmetine kavuştun.

****

Gençliğe hitabın,

kehanetlerle doluydu:

[Ey Türk gençliği !

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni,

ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi,

seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek,

dahilî ve harici bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i,

müdafaa mecburiyetine düşersen,

vazifeye atılmak için,

içinde bulunacağın vaziyetin imkân

ve şerâitini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerâit,

çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar,

bütün dünyada emsali görülmemiş,

bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile,

aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş,

bütün tersanelerine girilmiş,

bütün orduları dağıtılmış

ve memleketin her köşesi,

bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şerâitten daha elîm

ve daha vahim olmak üzere,

memleketin dahilinde,

iktidara sahip olanlar gaflet

ve dalâlet

ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.

Hattâ bu iktidar sahipleri,

şahsî menfaatlerini,

müstevlîlerin siyasi emelleriyle,

tevhid edebilirler.

Millet, fakr ü zaruret içinde harap

ve bîtap düşmüş olabilir.]

Demiştin.

Dediklerin bir, bir çıkıyor.

****

Hitabında:
Ey Türk istikbalinin evlâdı!

İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen,

Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!

da diyerek de,

"görev emri"

vermiştin.

Muhtaç olduğumuz kudretin de,

damarlarımızdaki asil kanda,

mevcut olduğunu,

söylemiştin.

****

Ulu önder,

sen yapacağını,

fazlasıyla yaptın.

Sıra bizde!

Toğrul olmanın,

tam zamanı,

öyle değil mi?

Not-1: Toğrul (Tuğrul),

Simurg (Zümrüdü Anka),

"umut" kuşunun.

Türk mitolojisinde ki karşılığıdır

****

Kuşların hükümdarı "Simurg",

bilgi ağacı'nın dallarında yaşar

ve her şeyi bilirmiş...
Kuşlar ona inanır ve onu,

her derdin çaresi olarak görürlermiş.

****

Bir gün Simurg yok olmuş,

sonra işler ters gitmeye başlamış.

Simurg' u umutla beklemişler,

gelmemiş.

Aramaya başlamışlar.

Yollarda, çoğu telef olmuş.

Kaf dağının ardına vardıklarında

sadece otuz kuş kalmış.

****

orada
Simurg'un

"Otuz Kuş"

demek olduğunu,

öğrenmişler.
Meğer onların hepsi,

birer Simurg'muş.


Not-2: Sürü, aklını kullanamayan,

"koyun gibi güdülmek isteyen",

topluluklara denir.

Sürü kavramı ile ilgili olduğu için

RAİNA (SÜRÜ) OLMAMAK,

başlıklı yazımı da okumanızı öneririm.